30 Temmuz 2009 Perşembe

2009-2010 Forma Kafası.

Nefis değil mi, beyaz'a 6, mor ve parçalı'ya 9 verdim 10 üzerinden..*

Elano Galatasaray'da.

Hakkında yazacak çok şeyim yok, tanımıyorum kendisini zira. Tek bildiğim Lincoln'ün daha karakterlisi ve milli takım kariyerlisi olduğu. Galatasaray'a ve Türk futboluna hayırlı olsun.
Formalar lanse edileli kaç gün oldu, görmedim daha. Hemen bakmak lazım Selocan'dan.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Formalar Bu Akşam.

10'lu yıllarda giyeceğimiz ilk formalar bu akşam lanse edilecek. Ve ben büyük ihtimalle bugün paylaşamayacağım. Ki zaten benden önce görürsünüz formaları.
On yıl öncesinin formaları, evet kupayı aldığımız yıl.*
Çubuklu, Home
Away

3rd

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Ege'ye Doğru Kavisli Bir Orta.

Bir süre tatil dolayısıyla yokum. Takipte kalın. :)

24 Temmuz 2009 Cuma

''Frenk!''

Maçtan 10 saniye sonra adamı rehin alırsan böyle ayar verir sana adamım..

-Yorumunuz nedir?
+Şöyle, böyle.
-Nasıl olacak?
+Öyle olacak böyle olacak.
-A mı diyim B mi diyim C mi diyim? Ne diyim?
+B.
-İsminiz nasıl telaffuz ediliyor? 'Frank Reykart'? 'Frank Riykard'? Nasıl?
+Frenk!

İşte burda,

23 Temmuz 2009 Perşembe

Tobol #2

Olması gerektiği gibi, Sami Yen farkıyla.
Serdar'ı çok beğendim. Umarım Aydın gibi kaybolmaz/Uğur gibi sakarlanmaz derken elmacık kemiğine aldığı darbe nedeniyle gözünü açamadığını söylediler. Umarım ciddi ve kalıcı bir şeyi yoktur. Çok kötü tepindi çizgide.
Servet'in ataklara katılan halini de çok beğendim. Shadow Stirker denen bir kavram biliyorduk fakat Servet herhalde Ghost Stiker tadında bir abi..
Sabri&Yaser iyi değildi. Sağ kanadı taşıyamadılar.. Kewell girdikten sonra sağda güzel bir canlanma oldu. Ki zaten Yaser ileri üçlünün sağının değil ortasının futbolcusu. Sağ açık değil santrfor. Fakat bence öyle santrfor olmaz. Yaser'in ayağına yakışmıyor bir kere top. Şaşkın bir tipi var zaten..
Mustafa sahadaki silik, ezik oyununu golle süsledi. Mehmet Topal'dan çok bir şey değil bu adam, tekrar söylüyorum, iyi ama, iyi bir yedek olabilir sadece.
Ayhan beklediğimin çok altındaydı. Fakat kötü olması takıma pek bir şey kaybettirmedi. Yıllarca kazma bildiğimiz Ayhan (sol kanatta oynadığı Hagi'nin hocalığı dönemi hariç) geçen sezon bildiğin iyi futbolcuydu. Daha iyi olacaktır Ayhan. Üçlüden biri mutlaka Ayhan olacaktır.
Arda ve Baros bildiğimiz Arda ve Baros'tu işte. Arda iyiydi gayet. Baros da güzel hareketler yaptı, çok kaçırdı. Ben bu Baros'da büyük bir Hakan Şükür potansiyeli görüyorum. Kaleciyle karşı karşıya poziyonda golü kaçırmaya bu kadar meyilli bir insan daha olamaz zannediyordum.. Olabilirmiş.
Sonuç olaral güzel bir maçtı. Olması gereken oldu. Sami Yen'in son sezonunu güzel bir maçla açtık. Oturduğumuz yerde sıcaktan ölürken biz, sahada herkes 90 dakika top oynadı. 89. dakikada hala Rijkaard ayaktaydı, taktik veriyordu.
Güzel tablo.. En güzeli de maçı izlerken yanımda oturan hatundu.. Ah ah..

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Şimdi Ne Yapıyorlar Acaba? #3



Tanıdınız mı?
2003'ün sonunda 2004'ün başında Rıdvan Dilmen'in tavsiyesiyle Karşıyaka'dan alınmıştı, ara transferde. Yetenekliydi, 'kumaşı iyi' diye tabir edilen genç yetenek kontenjanındaydı, 21 yaşındaydı. Galatasaray'da yarım sezon kaldı, dört lig bir özel olmak üzere beş karşılaşmada forma giydi.
Karşıyaka'ya geri döndü.
Galatasaray'dan sonra sırasıyla Karşıyaka, Kardemir Karabük, (tekrar Karşıyaka) Yimpaş Yozgat, Tekrar Karşıyaka, Tekrar Karabük, Tekrar Karşıyaka'da forma giydi. Derken 2008'de Turgutluspor'lu oldu.
Tutunamayan futbolcu, Emrah Umut.

Yarın Sami Yen'de Sezonu Açıyoruz..


Tarih: 23 Temmuz 2009 Cuma - 21:00
Yayın: Futbol Smart.

Özlem sona eriyor nihayet. Ve evet, Ntv yayınlamıyor bu sefer.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Mekanın Cennet Olsun Vedat Okyar..

Türk spor ve medya camiasının başı sağolsun.

17 Temmuz 2009 Cuma

Kuralar.

Galatasaray - Sliema-Netanya Galibi

Sivasspor - Anderlecht
Fenerbahçe - Honved

Sivasspor Şanslı Mı?

Sivasspor kurada, Shakhtar, Sporting, Panathinaikos, Celtic ve Anderlecht arasından Anderlecht'i çekti.
Başta güzel kura gibi. Ama bir de tur atladığını düşünelim. Muhtamel rakipleri,
Arsenal, Lyon, Fiorentina, Athletico Madrid ve Stutgart.
Varın Sivas şanslı mı siz düşünün.

İbo Barcelona'da.


Zlatan İbrahimovic Barça'da, Eto'o Inter'de, 40m Euro Inter kasasında.
İbrahimovic'li Barcelona fikri heyecan verici. Pes10'u merakla bekliyorum.
Mavi formalı Zlatan'a ve kırmızı formalı Samuel'e alışabilecek miyiz acaba?

Edit: 40m Euro, Samuel Eto'o + Alexander Hleb'i varmş transferin.

Derin Saçmalamak: Tobol #1

Biri Riijkard'ı Tobol maçının hazırlık maçı olduğu konusunda keklemiş olacak, vermiş yedeği, vermiş kadro dışında kalacak futbolcuyu. 1. dakikada yedik, ikinci yarının ortasında Baros'la attık.
Santrfor bellediğimiz Yaser left forward idi. Sağda Aydın ortada Erhan vardı.
Genel olarak herkes %50 performansın altındaydı. Teknik/yetenekli olduğunu düşündüğümüz Aydın, Alparslan gibi futbolcular bu tanımdan uzaktı. Özellikle Aydın beklenenden çok uzaktı. İkinci yarıda Arda ve Baros girdi. İkinci yarının ortasında Aydın çıktı Uğur girdi.
Enteresan bir maçtı. Kazak ligi 1992 ligi kurulmuş. Tobol'un şampiyonluğu yok. En büyük başarısı Kazakistan Kupası. Yanılmıyorsam ilk Avrupa maçıydı.
Ve kök söktürdü bize.
Rakibi bu kadar küçümsemek ayıp bence. İkinci maçta daha iyi hazılanmış bir Galatasaray beklerim.
Not: En az Galatasaray kadar Rıdvan Dilmen de saçmaladı. Galatasaray'ın kadro derinliği olmadığını iddia etti. Her mevkinin üç alternatifi var oysa. Kewell'ın sorunlu bir futbolcu olduğunu iddia etti. Rıdvan'dan böyle desteksiz yorumlar beklemezdim.
Ayrıca ilk yarının son dakikalarında stad ışıklarında yaşanan problem yüzünden oyun durdu. Spiker bundan su molası diye bahsetti. Rıdvan da bunu ciddiye aldı ve ilk yarının bitimine bir dakika kala su molası vermenin ne kadar saçma olduğunu söyledi. Eheheh, ben buna gülüyorum ya.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Ayrıntılara Takılmak İstemem Ama Elimde Değil..

Yorum yapmayacağım,
14:30 itibariyle Galatasaray.org'a düşülen haber:

Geçmiş Olsun Mircea Lucescu
Eski teknik direktörlerimizden Mircea Lucescu'nun bugün kalp krizi geçirdiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Ameliyatı başarılı geçen Lucescu'ya acil şifalar dileriz.
Galatasaray Spor Kulübü

14:49 itibariyle Bjk.com.tr'ye düşülen haber:

Geçmiş Olsun Mesajı
16.07.2009 14:49
Eski teknik direktörümüz Mircea Lucescu'nun kalp krizi geçirdiğini üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız.
Ameliyatı başarılı geçen ve sağlık durumu iyiye giden Mircea Lucescu'ya acil şifalar dileriz.

Evet. Lucescu için tekrar acil şifalar dilerim. İyi dileklerimizle her zaman yanındayız.

Luçe Kriz Geçirdi.


Eski hocamız Mircea Lucescu sabaha karşı kalp krizi geçirdi. Söylenene göre hayati tehlike yok. Acil şifalar dilerim.
http://www.ligtv.com.tr/Default.aspx?r=1&hid=58791

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Galatasaraylılık Böyle Bir Şey: Aydın Yılmaz.

2005-2006 sezonunda Eric Gerets'le bie 'yeniden yapılanma'ya gidilmemişti çok fazla. Dengeler Hagi'nin bıraktığından çok farklı değildi.
Gerets, altyapıdan yetişen oyunculara biraz daha fazla şans veriyordu. Ve sezon başında Hollanda kampına götürülen genç yeteneklerin ikisi de Ferhat Öztorun ve Aydın Yılmaz'dı.
O sezon boyunca yerinde oturmayan bazı şeyler vardı, başta mali sıkıntılar. Sakatlıklar da vardı.
Ama sezon boyunca bazı anlar vardır, evet dedirtir, bu sene şampiyon biziz. Ve bu anlardan o sezon çokça yaşandı.
* * *
Çok kilit an vardı, biri Kabze'nin 90+2'de Beşiktaş'a attığı goldü, ne dersiniz? Ya da, Denizli karşısında Appiah'ın on sekiz içindeki volesinin gol olmaması.. Denizli-Fenerbahçe maçının geçmek bilmeyen son 17 dakikası, sarı kırmızı yüreklerin ömürlerindeki en uzun 17 dakika.
Bir kilit an daha vardı, 22 ocak 2006 akşamı, soğuk bir Konya akşamı. O sezon maçları Denizhan 2'nin karşısındaki kahvede izliyorduk babamla. Her maç finaldi, kaybedilecek yarım puan dahi yoktu. Ayhan ve İliç cezalı, Ergün ve Heinz sakat, Song ve Saidou Afrika Kupası yorgunu. İşler zor. Konya soğuğu da pis, -3 derece.
Çok tatlı bir maç değil, hakemin kararları maçı katletme derecesinde (ki sevgili Metin Tokat maçtan 48 saat sonra hakemliği bıraktı.), pozisyon üretmede zorlanıyoruz. Maçın başlarında Yalçın sakatlanıyor, Orhan stopere, Ferhat sol beke, Sabri sol açığa geçiyor.
84'te Hasan oyundan çıkıyor, yerine Aydın giriyor. Ümitler tükenmiş, şampiyponluk yolunda büyük yara almışız.
Maç bitti diyoruz, 90+2. dakika. Konyaspor bir korner kullanıyor. Dönen topu Aydın göğsünde yumuşatıyor, bekletmeden Sabri'ye kazandırıyor. Pasını verir vermez hızlı bir çapraz koşuyla ceza sahasının sol köşesine gidiyor. Aynı anda ceza sahasına doğru depar atan biri daha var, savunmanın dengesini bozuyor. Sabri rakip yarısahaya hızla giriyor ve topu ceza sahasının sol köşesindeki Aydın'la buluşturuyor. Aydın yine göğsünde yumuşatıyor, aynı anda iki kişiyi çalımlayıp ceza sahasından çıkıyor. Bir adım daha atıyor, kaleye bakıyor, vuruyor.
''Ümit Karan.. Sabri.. Bir kontratak olur mu?''
''İçerde Aydın boş..''
''Şimdi ona doğru, Aydıın.. Aydın kontrol etti, Aydın ceza sahasında, Aydın.. Aydın vuruyor ve goooool!!! Galatasaray'ı kurtaran Aydın oldu Konya'da.. Erik Gerets'e doğru koştu.. Genç Aydın mükkemmel bir gol atıyor.. Konya'da Galatasaray 1-0'lık üstünlük kuruyor..''
Hala golden sonra Mondragon'un kalesinden koşup gelip gol sevincine katılması aklımdadır. Babamın ''Vermedi mi? Ofsayt mı??'' korkularını hatırlarım. Ne kötüydü her şey, ne kötüydü, gergindik. Mutsuzduk resmen, her şey kötüydü. Ama o anda dedik ki, evet. Şampiyonuz. Çünkü Galatasaraylılık böyle bir şey.
Gerçi o maçtan sonra şampiyonluğun kesin olarak gittiğini de düşünmedik değil. Fenerbahçe'ye 4-0 yenilirken, Appiah Denizli karşısında altıpastan voleyi auta gönderirken umutlarımız kırıldı.
Ama biz Galatasaray'dık ve umutsuzluk Galatasarayca değildi.
Şampiyon olduk.
* * *
O golden üç buçuk sene geçti. Aydın'lar, Uğur'lar, Arda'lar neredeyse 'takımın abileri' pozisyonuna geldiler. Kaptan olacak yetkinliğe eriştiler.
Aydın, henüz Uğur ve Arda gibi 'beklenen sıçrama'yı yapamadı. Çok eleştiriliyor bu yüzden. 'Bu adamdan bir şey olmaz'lar 'yeteneği kısıtlı'lar aldı başını yürüyor. Peki Aydın'a yeterli şans verildi mi acaba? Geçen sezon mevkisinde kimsenin kesemeyeceği iki futbolcu vardı, Arda ve Kewell. Ve ben Türkiye sınırları içinde forma giyen ve bu ikisini kesebilecek bir futbolcu tanımıyorum. Ki şans verildiği zaman da Aydın harikalar yarattı bana sorarsanız.
Şimdi Aydın'ın önünde birkaç yol var, ya İlker Erbay'lar, Zafer Şakar'lar gibi hiç şans tanınmadan harcanacak, ya Ferhat gibi, yanlış zamanda ve yanlış maçlarda oynatılacak, harcanacak, ya da Uğur gibi, Arda gibi doğru zamanda doğru görevler verilecek, Aydın, Aydın olacak.
Bu sezon işi çok daha zor. Mevkisinde oynabilecek üç ismi de kesmesi imkansız, artık bir de Keita var önünde. Bilemiyorum nasıl olacak.
Ama bildiğim şu ki, bizden olanı kaybetmek bize yakışmaz.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Şimdi Ne Yapıyorlar Acaba? #2

Bu futbolcularımızı tanıdınız mı? 2001-2002 sezonunda Mario Jardel'le yapılan takas sonrası Sporting Lizbon'dan gelen Mbo Mpenza, Robert Spehar ve Pavel Horvath.
Bu futblcular Galatasaray'da çok az bir zaman geçirdiği için Galatasaray formalı fotoğraflarını bulamadım, Spehar hariç.
O dönem Galatasaray'a hoyrat bir transfer politikası hakimdi. Ve ilk onbir kalıplaşmıştı. Çok önemli bir futbolcu, Jardel'in yerine bu üç, çok da parlak olmayan futbolcu gelmişti, forma şansı bulamadan çekip gitmişlerdi.
Şimdi ufak çapta bir araştırma yapayım ve Galatasaray sonrası kariyerlerine bakalım,
Mbo Mpenza: 2002'den 2004'e kadar hiçbir maçta forma şansı bulamadı, çok büyük çoğunluğunda 18 kişilik kadroya bile giremedi. 2004 yılında ülkesi Belçika'ya döndü ve Mouscron forması giydi. Burda çıkışa geçti. 62 maçta 27 gol attı. Ligin güçlü ekibi Anderlecht'e transfer oldu. 57 maçta 18 gol attı. 2008'de Larissa'ya transfer oldu. Ağustos 2007'ye kadar 57 kez milli oldu, 3 gol attı.
Robert Spehar: Galatasaray formasıyla bir maça çıktı (fotoğraftaki.) ve hiç gol attı. Galatasaray'dan sonra 2002 yılında Standard Liege formasıyla 20 maça çıktı, 3 gol attı. Orada da tutunamayan Spehar 2002 yılında Hırvatistan'a, NS Osjiek takımına transfer oldu. 28 maçta forma giyen Spehar 17 gol attı, ikinci baharını NS Osjiek'de 2003-2004 sezonunda yaşadı. Ertesi sezon Omonia Nicosia takımına transfer oldu, 7 maçta 3 gol buldu ve o sezon sonu futbolu bıraktı.
Pavel Hovarth: Galatasaray formasını 4 maçta giyen Horvath, 2002 yılında FK Teplice kulübüne transfer oldu. 2004'e kadar 60 maçta Teplice forması giyen futbolcu toplam 6 gol attı. 2004'ten 2006'ya kadar Vissel Kobe'de mücadele verdi. 38 maçta 9 gol buldu. Ertesi sezon Sparta Prag'a transfer oldu ve 2008 yılına kadar 24 maçta 3 golle bulştu. Halen Çek takımı Fc Viktoria Pizen'de forma giyiyor.

10 Temmuz 2009 Cuma

Arda Turan..

İkibuçuklukluktan kaptanlığa. Bayrak adam Arda Turan.

Hem 10 Numara, Hem Kaptan.. Üstelik Arda Turan!


Bugün düzenlenen basın toplantısında Arda'nın kaptan olduğu ve 10 numaralı formanın sahibi olduğu duyuruldu.

-kopipest-
Haldun Üstünel, "Galatasaray takımı kaptanı ile birlikteyiz" diyerekbaşladığı sözlerini şöyle sürdürdü: "O da bu onuru taşımanın heyecanı içinde. Bu forma Lincoln’ün forması değil, Metin Oktay’ın formasıdır. Bu formayı onur ve gururla taşıyacağı içinona emanet ettik" dedi.Arda’nın duruşu ve beyefendiliğini ilk günden bu yana gördüklerinidile getiren Üstünel, "Arda’yı herkes iyi tanır. Kendisine olan bu sevgimiz, takım arkadaşları için de geçerli. Kimsenin birtepkisi olmadı. En büyük desteği takım arkadaşları veriyor." dedi.Murat Yalçındağ ise "10 numaralı forma sonuna kadar emin ellerde" diyerek Arda Turan’ı tebrik etti.
Arda Turan ise, "10 numarayı giymek istemiyordum ama başkanımız bana Metin Oktay’ın formasını emanet etmek istediler. Kusura bakmayın 22 yaşındayım heyecanlandım. Bu benim için büyük gurur ve onur. Bu formayı nasıl hak ettiysem, aynen taşımaya da devam edeceğim. Bu kaptanlığa layık olacağım. Bana efsane olmanın yolunu gösterdi camiamız ve yönetimimiz. Bunu sonuna kadar götürmek istiyorum. Efsane oyuncuların içine girmek istiyorum. Buna layık olmaya çalışacağım" dedi.
Arda sözlerine şöyle devam etti:"Ayhan Akman, Emre Aşık, Sabri’ye büyük saygım var. Bu kaptanlığı yaparken desteği onlardan alacağım. Karar alırken onlarla birlikte alacağım. Ben 10 yaşında iken Harry Kewell’a karşı oynayan takımının bir kasanın üzerinde izledim. Kimilerinin arkadaşı, kimilerinin abisi olacağım. Bilinmesini isterim takımda Emre Aşık’ın lafının üzerine laf söylenmeyecektir. Bundan herkes emin olsun. Burada amaç takımın başarısı. Bunlar başarımız için bir araç. Amacımız şampiyonluklara ve kupalara ulaşabilmek. Benim her şeyim Galatasaray. Hayatımın tek anlamı Galatasaray ve ailem. Bugün mutluyum. Heyecanlıyım, çünkü bunlar benim için çok özel anlar." Arda Turan, Ayhan Akman’a da teşekkür etti: "Herkesin bir tarzı vardır. Metin Oktay’ın forması verilecek deyince kabul ettim. Ayhan Akman’a teşekkür ederim. İnanılmaz bir ağabeylik yaptı ve 22 yaşında birine kaptanlığı verdi. Herhalde kendi oğluna verilse bu kadar mutlu olurdu. Bu kaptanlığı nasıl verdilerse bunu taşırken de aynen devam edeceğim."
-kopipest-

Hayırlısı olsun o zaman. ''Ben 10 numarayı istemiyordum.'' sözü bana biraz fazla geldi. Ama Emre Aşık'ın lafının üzerine laf söylenmeyecek toparladı.
Şimdi resmi site'deki kadroda Kasyo numarasız takılıyo aşağılarda.. Aslında hala kadroda görünmesi bile ilginç..
Hatta bir de şöyle yazıyor hakkında, ''Futbola Brezilya'nın Atletico Mineiro kulübünün altyapısında başlayan Lincoln, disiplini ve olağanüstü tekniğiyle kısa sürede A Takım’a yükselmeyi başardı.''
Ben daha fazla bir şey demiyorum, hakkımızda hayırlısı.

Yarın Maç Var, Kaçırmayın Çocuklar..


Bugün 10 Temmuz 2009 Cuma. Yarın 11 Temmuz, Galatasaray-Bayer Leverkusen Zayton Cup maçı var. Hazırlık sürecindeki ilk önemli sınav.
Zayton Cup'taki diğer iki rakibimizi - Al Ahly/Wydad Casablanca- 1-0'lık sonuçlarla mağlup etmiştik.
Tarih: 11 Temmuz 2009 Cuma
Saat: 21:00
D-Smart-Digiturk işkencesinden kurtaran: Eurosport.

Maçın Türkçe mi yayınlanacağı konusunda bir fikrim yok.

Şimdi Ne Yapıyorlar Acaba?

Aklımda çok futbolcu ismi var, acaba ne yapıyorlar dediğim.. Bunlardan ikisi 2003-2004 sezonunda takıma birlikte gelen Florin Bratu ve Ovidiu Petre.
Şahsen ben Bratu'yu Petre'den daha çok beğenirdim. Koşan ve çalım atan bir forvet oyuncusu idi, yetenekli ve gençti. Ancak o zamanlarki topu Arif ve Hakan'a şişiriyoruz politikası yüzünden sahada boş boş gezip durmuştu aylarca. Petre de yumuşak bileklere sahipti, top ayağına yakışıyordu. Ancak mevkisini hatırlayamadım. Rm ya da cm'ydi.
Üşenmedim sizin için Wikipedia'dan araştırdım.
Bratu, 2004'te Galatasaray'dan ayrılıp Nantes'a gitmiş. 2007'ye kadar kiralık olarak Dinamo Bükreş ve Valenciennes FC'de (böyle bir takımın varlığından haberdar değildim.) oynadıktan sonra 2007 yılında bonservisiyle Dinamo Bükreş'e gitmiş ve 6 Mayıs 2009'a kadar 20 maçta 8 gol atabilmiş. Çok parlamamış yani. Galatasaray'da şans tanınsaydı güzel işler yapabilirdi diye düşünüyorum.
Petre hakkında çok bir bilgiye ulaşamadım. Ama bildiğim kadarıyla o daha sonra ayrıldı -2005 gibi- ve o da Steau'ya gitti.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Notlar.


-Selo'dan alınan haberlere göre takımda her şey yolunda gidiyor.
-Yeni bir blog keşfettim, forma damarım tuttu, gözlerim doldu o formalara baktıkça.
-Carrusca ve Necati'nin varlıklarını bir tek ben mi hatırlıyormuşum lan!?
-Michael Owen ManU'ya gitmiş, hayırlı olsun. Ama çok tutunabileceğini zannetmiyorum.
-Lincoln, Dortmund'da bir gurbetçiye, ''Ben Galatasaray'ın futbolcusuyum, özel işlerimi halledip antrenmanlara başlayacağım'' demiş. Biz de camia olarak Lincoln özel işlerini halletse de gelse diye bekliyorduk.
-Keita için ödenen bonservis bedelinde tartışmalar varmış. 18m euro deniyor ama Lyon'un bonservis bedelini yüksek gösterdiği konuşuluyor.

3 Temmuz 2009 Cuma

Lincoln'ün Galatasaray Defteri Kapandı.


Adnan Polat açıkladı, Cassio'ya değil Galatasaray forması giydirmek, Florya'da idman yapmasına izin vermeyeceğiz.
İpler koptu.
İki senedir Galatasaray'da olan Lincoln'ün ilk bir buçuk senesi iyiydi aslında, şahane olmasa da.
Mümkün mertebe her maçta vardı, çabalıyordu.
Derken geçen sezonun ikinci devresinde bıraktı, saldı kendisini.
Tinerci saçları çöküşün ipuçlarını veriyordu.
Takımda huzursuzluk yarattı, maça çıkmadı, idmana çıkmadı, kampa gelmedi.
Ve bu temmuz 2009 gelmediği son kamp oldu.
Aslında ne kadar karaktersiz bir insan olduğunu da görmedik değil, tanrı'nın olmamı istediğim yerdeyim şeklindeki temelsiz ve desteksiz açıklamalarıyla.
Ne diyelim, yolu açık olsun.

Basın Toplantısı: Rijkaard.


-tamamen kopipest.-
“22 Haziran’da toplandık. Genç futbolcular ve milli takım grubu olarak takımı ikiye böldük. Carlos Cuadrat milli takım, Alberto Roca ise diğer grup ile çalışıyor. Lig çok uzun maraton olduğu için milli takım futbolcularının olmadığı zamanlarda da oynamaya alışmamız lazım. Beni en çok mutlu eden genç futbolcuların performansı. Her geçen gün daha iyiye gidiyorlar. Takım olarak da çok iyi çalışıyoruz. Milli takım grubu ile birleştiğimizde, bu üç gün içinde gerçekleşecektir. Çok daha iyi olacağız”

Rijkaard takımın sistemi ilgili olarak, “İlk hazırlık maçında 4-3-3 sistemi ile oynadık. Bu Barcelona’da da aynıydı. Şu anda kafamızdaki bu... Ama her maç bu şekilde olacak diye bir kural yok. Bunun haricinde sistemi belirleyen futbolculardır. Milli takım futbolcuları da aramıza dönünce daha net sonuçlara ulaşacağız. Ya bu şekilde devam edeceğiz, ya da değiştireceğiz. Fakat şu anda kafamızdaki sistem 4-3-3."

Keita transferi ile yeni transfer isteyip istemediği konusunda Frank Rijkaard, “Şu an için çok iyi bir kadro var elimizde. Yönetimle iletişim içindeyiz. Bu transferden önce yardımcılarımız ve yönetimle konuştuk. Bilgim dahilinde gelişti. Çok iyi bir oyuncu. Yeni transferlere gelince, tabii ki yapılabilir. Yönetimle beraber yürüteceğimiz bir konu. Ama şu anki kadromuzun da kondisyonlarını en üst seviyede tutarsak bize yetecektir” diye konuştu.

Frank Rijkaard hangi bölgelere transfer istiyorsunuz şeklinde gelen bir soruyu ise, “Tabii bu birazda takımın içinde kalması gereken bir bilgi. Devamlı yönetimle kontak halindeyiz ve açıklarımızı belirleyerek ilerliyoruz” sözleriyle yanıtladı.

Lincoln ile ilgili olarak Frank Rijkaard, “Lincoln ile herhangi bir konuşmam olmadı. Kendisi aramızda değil. Çok iyi bir futbolcu. Doğrusunu söylemem gerekirse niye katılmadığını bilmiyorum” dedi.

Teknik kadroya yerli bir antrenör dahil etmeyi düşünüyor musunuz şeklinde gelen soruya Rijkaard, “Şu anda öyle bir düşünce yok. İyi bir tercüman ve teknik grubumuz var. Deplasman maçlarına giden hocalarımız da kulübümüz bünyesinde var. O yüzden şu an öyle bir düşüncemiz yok” sözleriyle yanıt verdi.

Takım kadrosunda azaltmaya gideceklerini belirten Rijkaard, genç oyunculardan bazılarının takım kadrosunda kalacaklarını söyledi. Rijkaard şöyle devam etti: “Lig uzun bir maraton, gençler çok iyi çalışıyorlar. Milli takım futbolcuları da aramıza katılacak. Performansından çok memnum olduğum genç oyuncular var. Bunlardan bazıları aramızda kalacak” diye konuştu.

Rijkaard ellerinde çok kaliteli bir kadronun olduğunu ifade ederek, “Şu anki kadroya baktığımız ben bu kalitenin takımımızda olduğunu biliyorum. Elimizdeki futbolcuların teknik ve fiziki kapasitelerini arttırırsak, aramıza katılacak bir iki futbolcuyla çok iyi yerlere geleceğiz" dedi.

Galatasaray’ı daha önceki kulüpleri Milan ve Barselona ile karşılaştırmanın doğru olmayacağını söyleyen Hollandalı teknik adam, “Ama ortak noktaları iyi bir futbol atmosferine sahip olmaları. Benden beklentilerin çok yüksek olduğunu biliyorum. Ben de beklentileri karşılamak için elimden geleni yapacağım” dedi.

Takımın ne zaman hazır olacağı yönünde gelen bir soruya Frank Rijkaard, “Tam bir zaman vermek doğru olmaz. Her geçen maçta daha iyi şeyler yapacağımızı düşünüyorum. İstediğimiz mantaliteye futbolcularımın erişeceğini düşünüyorum” şeklinde yanıt verdi.

Frank Rijkaard, Johan Neeskens ilgili olarak, “Teknik direktör ve yardımcı antrenör ilişkisinden önce ilk olarak biz arkadaşız. Daha önce Hollanda milli takımında da aynı şekilde çalıştık. Kendisi çok çalışkan ve dürüst bir insan. Bu tip alışkanlıkları takıma da yansıttığımız zaman çok iyi bir birliktelik oluyor” dedi.

Frank Rijkaard, Tobol maçı ile ilgili olaraksa, “Bir avantajları var. Rakibimizin ligi devam ediyor. Ama onun haricinde hocalarımızı gönderdik, maçlarını izlemeleri için. Onları tanımıyoruz diye bir şey yok. Bizde gerekli bilgiler ve maç CD’leri var” dedi.

Rijkaard Galatasaray’ın daha önce ulaştığı başarılarını bildiğini, bundan sonra yeni başarılara ulaşmak için çalışacaklarını söyledi.

Frank Rijkaard takımdaki yoğun çalışma ile ilgili olaraksa, “Yoğun bir dönem geçiriyoruz ama abartmamak lazım. Barcelona'da da ayrı dönemi geçirdik. Günde iki antrenman yapıyoruz. Antrenmanın içine topu da katıyoruz. Çalışmamız lazım lig uzun bir maraton. Bütün takımların da böyle çalıştığını düşünüyorum” dedi.

Arda ile Messi kıyaslamasının doğru olmayacağını belirten Frank Rijkaard, “Her futbolcunun farklı özellikleri vardır. Messi ile Arda'yı kıyaslamak doğru olmaz. Arda çok kaliteli, çok yetenekli futbolcu ama kıyaslamak doğru olmaz” diyerek sözlerini tamamladı.

Keita Ve 'Yeni Galatasaray'.

Galatasaray'da Adnan Polat, Adnan Sezgin ve Haldun Üstünel'le yeni bir dönem başladı. Belki sportif açıdan o beklediğimiz büyük patlama yaşanmadı, belki Şampiyonlar Ligi'ne gidilemedi, ama önemli değişiklikler göze çarptı.
Yeni yönetimle üstümüzdeki ölü toprağı atıldı.
Artık transferler daha büyük isimli, ama bazı 'diğer' büyük isimli transferler gibi isimden ibaret değil, dolu.
Artık transferler daha nokta atışı düzeyde.
Artık transferler daha gizli kapaklı.
Herhalde Haldun Üstünel medyaya birkaç yem atıyor, bunları alabiliriz tetike olun diyor, sonra da kendi alacağı futbolcuyla rahatça ilgilenebiliyor.
Adamın aldığı en 'zararlı' futbolcu Lincoln, ki Lincoln de bir buçuk sene takıma aslanlar gibi katkı sağlamış bir insan.
Kader Keita'nın gelmesi neden nokta atışı..
Bu vasıfta bir futbolcunun takıma kazandırılması, artık eski sistemlerden, amc diye tabir edilen mevkiden arınıldığını gösterir, modern futbolun gereksinimlerine uyulduğunu gösterir, en sevdiğim futbolcu bir attacking midfield center olan Hagi bile olsa, durum böyle.
Galatasaray bundan sonra 'Avrupalı' gibi hareket edecek, öyle konuşacak, öyle oynayacak.
Rijkaard'ın önderliğinde özlediği başarılara tekrar kavuşacak.

Kiraları Bitenler..


Bildiğiniz gibi sezon sonunda Necati ve Carrusca'nın kiraları bitti. Yani teorik olarak gelecek sezon takıma kesin dönüş yapıyorlar.
İkisini de severim, Galatasaray'a az çok yararı dokunmuş yetenekli futbolcular. Ancak, oynadığı tek sezonda verilen şansları değerlendirememiş istikrarsız bir Carrusca ve yaptığı açıklamalarla ortalığı karıştıran, takım içi huzursuzlukların başrollerini üstlenen bir Necati'nin şu günden sonra takıma yapacağı katkıyı sorgularım elbette.
Sonuçta, yararlı olamadıkları için kiraya verildiler.
Baros'un yanına kendi ayarında bir striker ararken, hele ki bu yabancı bolluğunda ikisinin de gelmesi doğru olmaz bence.
Ama seneye formayı geçirip oynarlarsa üzülür müyüm, üzülmem tabi.
 
Winger Back Blog! - Geyik Yapabilen Antiholiganist Futbol Blogu. - 2009 - 2013. | Bütün Haklarını Sami Yen'e Gömdüm.