Turkcell Super Lig etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Turkcell Super Lig etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Hoşçakal Emre Aşık: Galatasaray-1-2-Antalyaspor.

Ne demek gerek bilmiyorum bu maç için. Kötü oynadık ve yenildik işte. Bu kadar.
-Emre Aşık'ın futbolu bırakıyor olması üzücü. Gözümde çok büyük bir topçu idi. Hala da büyük bir adam gözümde.
-Neill gole mal olan ilk hatalarını da yapmış oldu böylece. Afiyet olsun biz taraftara.
-Jo denen adam hala maça çıkıyor ya bu takımda, işte ben buna üzülüyorum. Ama bir de şu var ki, Galatasary'ın forveti yok. Sezon başında Ümit ve Yaser gönderildi, sezon ortasında Nonda gönderildi, Baros'un zaten takımla alakası kalmamış maç ortasında stadı terk ediyor. Ama Galatasaray'ın böyle olmaması gerek. 'Defansif' denen çift forvetli Lucescu döneminde Arif ve Ümit oynuyordu, birisi düşerse Serkan hazırdı, hiçbiri olmazsa Murat Sözkesen ve Radu cepteydi. Keza geçen sezon Baros oynuyordu, zaman zaman Ümit oynuyordu, ikisi de olmazsa Nonda cepteydi. Bu sezon Galatasaray'ın hücum üçlüsünün ortasında Aydın'dan Caner'e görmediğimiz topçu kalmadı.
-Aldığım bir duyuma göre(gizemli bir şey falan değil, öyle haber) Elano kişisi sakatlığını bahane edip ülkesine dönmek istediğini söylemiş yönetime, yönetim hayır cevabını verince sevgili arkadaşımız da, o zaman idmana-maça çıkmıyorum şeklinde atar yapmış. Bu olayların üstüne Rijkaard kendisine izin vermiş. Alın size disiplin. Heheh. Umarım Brezilya'ya gider ve bir daha dönmez.
-Emre Çolak arkadaşımız maça iyi başladı ama devamını getiremedi. Fiziki gücü yetersiz elbette, yirmi iki yaş altı tüm Galatasaraylılar gibi. Ama çok severiz Emre'yi, ekstra yetenekli ve durduk yere skora katkı sağlayabilen bir eleman. Bir an önce kendisini bulmasını diler başarılarının devamını dilerim.
-Keita'nın frikikte Caner vursun derken ben vurucam diye ısrar etmesi bence çok yanlıştı. Son karar pazubandı takana ait olmalı diyorum ben. Üstelik de nihayetinde Keita uzaktan şutlar konusunda iyi değil, biliyoruz bunu, böyle tartışmalara gerek yok.

Geçen hafta maç yazısını atlamıştım özel sebeplerden dolayı*, ama şimdi atlamıyorum, bu maçtan nefret etmiş olmama rağmen. Artık ligden üçüncülükten başka bir şey beklemiyor olmamız şevkimi biraz kırdı elbet ama yok etemedi. Hala son düdük çalmadan maçtan kafamı çevirmiyorum, size de aynısını öneriyorum. Taraftar bugünlerde gerek. Sami Yen'deki durmadan hoo hoo diyip ıslık çalan adamlar umarım Türk Telekom Arena'da taraftar kimliğine bürünür.
*Ve yine umarım ki Elano gibi, Jo gibi adamlar seneye bu formayı giyemez.

25 Nisan 2010 Pazar

Ya İçindesindir Yarışın Ya Da Dışında Yer Alacaksın: Galatasaray-0-0-Bursaspor.


  • Heheh. Ne Galatasaray Şampiyonlar Ligi'ne gider artık, ne Bursa şampiyon olur. Fener'e çalışırız böylece el birliğiyle.
  • Aykut ulan.. Bu takımın %60'ı Aykut'tur.
  • Orta sahamız çok silikti bugün. Mehmet Topal ve Elano çok uzaktı maçtan. Mehmet Topal tabi gerilerde atak kesmede başarılıydı, ama o kadar. Arda ve ilerleyen dakikalarda Mustafa Sarp da pek bir şey yapmadı. Epeyce eksikti orta saha.
  • Abi bu Caner kişisi kazma değildi be.. Şutları ortaları falan başarılıydı.. Ne biçim ortalar yapıyor şimdi. Bir adamın ortaları ya kaleciye ya da taca gitmez arkadaş.. Biri de takım arkadaşının kafasına gider. O sol kanattan Ergün Penbe'ler, Gheogrhe Hagi'ler, Harry Kewell'lar orta yaptı Caner; senin bu top tepmelerin yakışmıyor oralara.
  • Keita ne oynadı be.. Bir ara artık düşüp kalacak sandım, çok yoruldu, ama yılmadı. Böyle devam etsin canımı yesin. Gerçi nereye devam edecek, iki gün sonra lig bitecek..
  • Sabri.. O neydi be Sabri; sağdan, gerilerden koştun koştun orta çizginin soluna, topu kornere attın.. Ne yaptın Sabri?
  • Lucas-Hakan ikilisi sezon başında kimsenin aklına gelmeyecek bir ikiliydi elbette stoper için. Lucas zaten yoktu, Hakan da sol bekin değişilmez ismiydi. Stoperde de Servet, Emre Aşık, Emre Güngör, Gökhan Zan gibi isimler vardı. En uzak ihtimal Mehmet Topal'ın stopere çekilmesiydi. Şimdi ne oldu, Servet'in üstü çizildi, Emre Aşık kadro dışı tribününe mahkum edildi, Gökhan'ı zaten saymayalım, Emre Güngör de yedek oldu. Ne oldu, neler oldu ama güzel bir kimya oldu bence. Servet've Emre Aşık takımdan uzaklaştırılmasaydı daha iyiydi ama.
  • Arda son maçlara göre biraz daha iyi bir maç çıkardı. Ama olmuyor işte. Artık git be kaptan, Galatasaray'dan daha çok Avrupa'da oynayacağın bir takıma git, genç futbolcuya genç futbolcu gibi davranılan bir takıma git, medyanın bu kadar çirkef olmadığı bir ülkenin takımına git.. Daha da kalırsan diğer tümü gibi, sadece çok iyi oynuyordu adam, sonra kayboldu gibi laflarla anılacaksın.
  • Abi biz Jo denen o lavuğu nerden almışız!? Gitsin o adam takımdan. Öyle bir Galatasaraylı olmasın. Hatta mümkünse giderken Mustafa Sarp'ı da götürsün. Mümkün olduğunca uzağa gitsinler buradan, bizden uzak olsunlar. Daha da bir şey demiyorum.
Nedir olay, ne Şampiyonlar Ligi'ne gidiyoruz ne Fener'in şampiyonluğuna engel olabiliyoruz. Harika değil mi? Biz daha beterini yapıncaya kadar en beteri bu.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Manisaspor-1-2-Galatasaray.

Çok üstünde konuşulacak maç değildi aslında. Benim düşüncem esas üstünde durulması gereken mesele Servet.. Takımdan kopmuş bir hali var. Sahaya topunuzun amına koyim dercesine bakıyor. Gazetelerde Rijkaard'ın Servet'i süresiz olarak takımdan kesildiği yazılıyor. Rijkaard, sistem diyor, oyunu geride kurucaz diyor. Burda sistem mi futbolcu mu önemli sorusu doğuyor; sorunun cevabı tereddütsüz sistem olur ama kaybettiğin topçu da Servet Çetin.
  • Hakan Balta stoperde başarılı. Son dönemdeki kendi yerinde çıkardığından daha iyi performanslar çıkarıyor. Hakan'ın çok büyük bir topçu olduğunu düşünüyorum ben. Sol bekin yanında sol açık, stoper, ön libero her yerde oynuyor.
  • Caner'in kötü şutları zaman zaman sinir bozdu ama bunun dışında gayet iyiydi. Savunmada da göze batan bir hatası yoktu, hücumlara katıldı, zamanında dönebildi, hırslıydı vesaire. İstiktarlı olması da güzel ayrıca.
  • Lucas Neill takımın en iyilerinden olmaya devam ediyor. Oyunun son döneminde sağ bekte de iyiydi.
  • Sabri hatalarla oynadı. Hücumlardan zamanında dönemedi. Manisa da sol kanattan çok yüklendi. Bunun üzerine de maçın son bölümünde oyundan alındı. Ama yine de çok kötü bir görüntü çizmedi.
  • Sanırım o maske Mehmet'e çok engel oluyor. Bugün de kendi kalesine gol attı. Keşke olmasaydı tabi ama yapacak bir şey yok. Mehmet o topu çıkarmak için uzun mesafe koştu ve zaten o dokunmasaydı arkasında Manisalı hücum oyuncusu bomboştu. Yüzünden sakat olduğu için o kafayı kontrollü vuramadı. Gerçek Mehmet bu değil, normalde top da geçmez adam da.
  • Arda yine orta karar bir performans ortaya koydu. Kötü değildi, zaman zaman heyecanlandırdı. Ama maç başında tribünün çağırmasına rağmen gitmemesi ve oyundan çıkarken taraftara atar yapması eksi puan hanesine yazıldı. Tribünden geldiğini söyleyen, Galatasaray sevgisini her fırsatta dile getiren kaptanın bunu yapmaması lazım. Unutmaması lazım ki o, Emre Aşık'ın, Ayhan Akman'ın, Aykut Erçetin'in olduğu takımda birinci kaptan yapıldı.
  • Gio çok güzel oynuyo lan. İyi niyetli hiç değilse, Elano gibi aman topa girmeyeyim, aman Dünya Kupası tribinde değil. Süratı ve çalımlarıyla zaman zaman bizi heyecanlandırsa da skora katkısı olmuyor ama. Yakında o da olacak.
  • Arda-Mustafa Sarp değişikliğine ve bu değişiklikten sonraki kurguya anlam veremedim açıkçası. Takımda pek aksayan bir şey yoktu ve Arda da kötü oynamıyordu. Ve de Mustafa oyuna direk forvet arkası girdi, Elano arkada kaldı. İlginç bir değişiklikti. Ve yine Mustafa Sarp'ın oyuna bir katkısı olmadı. Bu duruma alıştım ben. Mustafa Sarp'ın sahada olduğu zaman on kişi oluyoruz.
  • Baros kendine pozisyon yaratmayı iyi biliyor. Bence takımdaki oyun zekası en yüksek topçu o. Topu ayağında tutabilmesi ve çalım yeteneği de büyük bir artı. Bugün de golü buldu, gerçi o golde Arda ve Caner'in rolü en az kendisi kadardı. Büyük topçu vesselam Baros.
Geçen hafta maç esnasında konserde olduğum için maç yazısı yazamamıştım. Umuyorum ki bu yazıyla kendimi affetirmiş olurum. Önümüzde çok önemli bir Bursa maçı ve yine çok önemli üç maç daha var, bu maçları alırsak matematiksel olarak şampiyonluk ihtimalimiz hala sürüyor demektir. Öyle bir görüntü yok ama yine de alalım maçları.. En güzel klişedir bence: ''Üç puanlı sistem her türlü sürprize açıktır.''

12 Nisan 2010 Pazartesi

Galatasaray-4-1-Diyarbakırspor.


Maç esnasında Şebnem Ferah konserinde ter dökmekte olduğum için maç yazısı yazamıyorum.
Güzel konserdi. Ama maç da güzel maç olmuş yani. Kaçacak maç değilmiş.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Savaş: Sivasspor-1-1-Galatasaray.

Öncelikle Barış'tan başlamak istiyorum. Barış'ın bugün yaptığı ciddiyetsizliktir, amatörlüktür. Yaptığı yavşaklıktan başka bir şey değildir. Büyük takım oyuncusu bunları yapmayacak abi, savunacak bir şeyi yok Barış'ın. Üstelik bu ilk de değil.
-Takımda kimsenin içinde bir inanç olmaması çok kötü. Servet gibi, Hakan Balta gibi güven adamları her topu sektiriyor. İnanılır gibi değil. Takımda Mustafa Sarp gibi bir adam oynuyor. Mustafa Düz. Neden on kişiyle çıkmıyoruz ki dedirtiyor. Barış'ın kafası güzel, şuursuz şuursuz gezinip duruyor. Bile bile, göre göre gidip kendini attırıyor. Doksanıncı dakika, iki puan uçup gidiyor, oyuna girmeye hazırlanan kişi Gökhan Zan. 21 kişilik kadron varsa oyuna alacağın 22. adam. Aylardır ayağına top değmemiş. Daha önce Elano giriyor oyuna. Etkisiz Mustafa çıkıyor, etkisiz Elano giriyor. Bomboş bir değişiklik. İyi oynayan Keita'yı oyundan alıyorsun, hadi diyoruz, sinirlenmesin, kırmızı kart görmesin diye aldı. Ama maç boyunca üstüne oynanan Mehmet Topal ve sinirlerine hakim olmaktan aciz topçu Barış oyunda kalıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyoruz.
-Takımda herkese bir şuursuzluk hakim. Hakan Balta kulübeye alışmış, çimi yadırgıyor; keza Servet aynı şekilde, Emre oynuyordu ne güzel niye kaldırdın beni hoca diyor. Gio'nun ne kadar iyi top sürdüğünü, top sürerken ne güzel kendini yere bıraktığını; Keita'nın harika vücut çalımları attığını ve topu dağlara taşlara nişanladığını görüyoruz. Mustafa Sarp numaralı tribündeki x kişiden daha az kamera açısına giriyor. Ayhan ve Barış desek rakibe ve hakemlere laf yetiştirmekle meşgul. Takımın geneli böyle olunca iyi niyetli çabalar gösteren Mehmet Topal'ın, Lucas'ın, Aykut'un emeklerine çabalarına yazık oluyor.
-Aykut'a diyecek pek bir şey bulamıyorum. Şu takımdaki dört sene oynamasa öteki maçta her türlü oynayacak iki adamdan biri, Emre Aşık'la birlikte. Ve bugün diğer maçlarından farklı olarak şansı da yanındaydı, doksanıncı dakikaya kadar. Ama yine şanssızlık Aykut'un peşini bırakmadı. Ben Aykut gibi, Emre Aşık, Emre Güngör, Mehmet Topal gibi takımı için oynayan adamlardan yanayım. Hatta yeri geliyor, zaman zaman Leo Franco gibi, Elano gibi şuursuzlara kıl oluyorum. Emre Aşık 37 yaşında da olsa, 47 yaşında da olsa çıkıp aslanlar gibi topunu oynuyor. Elano milli takımda harikalar yaratırken bir bakıyoruz Galatasaray orta sahasında yokları oynuyor, boğazı ağrıyor oynamıyor, tırnağı bükülüyor oynamıyor, eli uf oluyor oynamıyor. E böyle olunca ben de sinir oluyorum böyle adama.
-Intertoto Kupası hala var olsaydı ona bile gidemezdik bu atmosferle. Herkese sarı-kırmızı günler, sevgiler.

Unutmadan: Sivasspor sanırım Amerikan Futbolu ya da Amerikan Güreşi müsabakalarını takip ediyor. Bilinçli olarak çok ve gereksiz sert oynuyor. Adamların üstüne oynuyor. Bugünkü hedefleri Mehmet Topal ve Keita'ydı. Mesut Bakkal'ı tebrik ediyorum, çalıştırdığı her takıma böyle çirkeflik aşılayabildiği için. Kendisi benim gözümde Mesut Bakkal değil Mesut Kasap'tır.

28 Mart 2010 Pazar

Galatasaray-0-1-Fenerbahçe.


Tarihe not: Galatasatay'ın 2009-2010 sezonunda ligden koptuğu, 2010-2011 sezonu Uefa Avrupa Ligi'ne gidebilme hesaplarının başladığı maç oldu.

21 Mart 2010 Pazar

Trabzon-1-0-Galatasaray.


Galatasaray bu defa kefeni yırtamadı. Bize maçları kazandıran o Galatasaray Ruhu bugün uzaklardaydı.
Herkes hakkında uzun uzun yazacak şeyler var elbette. Ama bazı şeyler gittikten sonra bu detayların bir önemi kalmıyor malesef. Mustafa Sarp kötü oynamış, Caner hala sol bek değilmiş, Keita iki kişinin markajı altında kalınca doğal olarak etkisiz kalmış, Barış zaten futbolcu değilmiş, ne önemi var ki. Bugün Avni Aker'de Galatasaray 2009-2010 şampiyonluğundan oldu.
Hakem yüzünden oldu bunlar demek çok yanlış ve ağır olur elbette. Ki zaten işi götürecek takım hakemi de yener, şampiyon olur. Ama bugün gördük ki hakem çok ilginç kararlara imza attı. Caner'in golünü vermedi vs. değil benim dediğim, maçın ilk yirmi dakikasında belliydi bu maçı bizim lehimize bitirmeyeceği.
Sezon başında hem iyi top oynayan hem de üç kulvarda da iddialı bir Galatasaray vardı. Şimdi hala iyi oyun var, ama üç kulvarda birden havlu atmış durumdayız. Yarın Bursa Denizli'yi yenecek, haftaya Fenerbahçe bizi yenecek, puan farkı sekize yükselecek ve biz her sezon olduğu gibi Uefa Kupası'na gitme planları yapacağız. Böyle bir görüntü var. Ama yine de -iyi niyet bende kalsın- futbolda her zaman mucizelere yer vardır.
Son olarak şunu demek istiyorum; Frenk amca, tamam takım iyi futbol oynuyor da, şu takımda neden Emre Çolak oynamaz? Arda yok işte, Arda'nın yerini nasıl Barış'la falan doldurmaya çalışırsın? Çek işte Elano'yu asıl başarılı olduğu orta çizgiye, koy ileri Emre'yi bak bakalım neler oluyor bu takımda.
Şu takıma bak, Barış, Mustafa Sarp falan hala burdan ekmek yiyor. Barış 234234234. kez futbolcu olmadığını gözümüze soktu ama Galatasaray bunu görmemekte ısrarlı. Mustafa ise mücadele falan etmeye çalışıyor ama ne top ayağına yakışıyor, ne de Galatasaray forması üstüne.
Peşin edit: Emre Güngör'e laf atmaya kalkan bizden değildir. Her futbolcu hata yapar, stoperin farkı ise hata yaparsa gole mal olur. Maç boyunca Servet nerde Servet nerde diye inleyenler acaba Emre'nin çıkardığı o kadar topun Servet olsaydı çıkmayacağını biliyor muydu?

14 Mart 2010 Pazar

Galatasaray-3-0-Ankaragücü.

Çok enteresan bir maç değildi bu bence. Galatasaray yapması gerektiği gibi, çıktı oynadı ve üç puanı üç golle aldı. Keita başta olmak üzere, Jo, Elano, Neill gibi isimler başarılıydı. Baros aylar sonra kramponu giydi ve golünü yazdı scoreboarda. Mustafa Sarp epey etkisiz göründü, gerçi kendisine pek iş düşmedi. Haftalarca beklediğimiz Sabri yine hatalarla oynadı. Ama Sabri hırslı ve yetenekli bir futbolcu, hatalarını telafi ediyor. Bu maça da kaptan çıktı.
Bu maçla ilgili parantezlerim Caner, Barış ve Ayhan'la ilgili. Ayhan'ı biliyoruz, pasları isabetli olur genelde, ayağında da topu tutmayı bilir. Ama pas atması gereken zamanlarda pas atmıyor, attığı paslar çok yersiz oluyor. Geçen sezonun Hasan Şaş'ı değil belki ama iyi değil. Barış genelde mücadelesi ile ön plana çıkardı şimdiye kadar ama pek mücadele ettiğini görmüyoruz.
Caner.. Caner hala sol bek değil. Ben o kadar maça sol bek çıksaydım sol bek olurdum artık. Artık Caner sol açıkta oynasın. Sol bek için alternatifimse hala Ayhan.
Sevgiler.

8 Mart 2010 Pazartesi

2 El 2 Gol: Eskişehir-2-1-Galatasaray.


Geçen hafta harika bir Galatasaray vardı sahada. Bugün ise birbirinden kopuk on bir adam vardı. Rezil bir Ayhan, tüm iyi niyetine rağmen kötü bir Mehmet, etkisiz bir Keita, hantal bir Arda. Bunun yanında başta Caner ve Jo olmak üzere çalışan, en azından çalışmaya çalışan birkaç adam vardı. Ne bir organize atağımız olabildi, ne de ikinci yarının başına kadar net bir gol pozisyonumuz.
Derken Koray Aslan'ın sol eli devreye giriyor ve skor 1-0 oluyor. Evet savunma hatalı. Savunmanın hatalı olması Koray'ın elini ve Bülent Yıldırım'ın hatasını legal kılmaz.
Daha sonra aynı Koray her itiş-kakışta, her hakeme itirazda sahnede. Oynatmamaya oynuyor. Eskişehir'in düzgün futbol anlayışına gölge düşürüyor.
Hakemler hakkında konuşmayı sevmem, konuşanı da sevmem genelde ama Koray'ın iki pozisyondaki iki eli görülmeyecek cinsten değildi. Bülent Yıldırım gerçekten rezil bir performans sergiledi. Hatalı kararlarının büyük çoğunluğu Galatasatay alehineydi.
Sabri'nin oyuna katkısı olumsuz yöndeydi. O kadar bekledik seni Sabri, o kadar çok hata yapıyorsun ki insan, ''E niye oynatmıyosun ki Uğur'u o zaman'' diyor.
Ama ters kanatta Caner güzel bir maç çıkardı.
Arda şaşırtıcı bir biçimde çöküyor. Sergen'in kötü zamanları gibi. Ama Sergen'in kötü zamanları 29'undan sonraydı. Sanırım Sinem Kobal Arda'ya yaramıyor.
Bir diğer kötü performans da Ayhan'dan geldi. Son iki sezondur futbolunda büyük yükseliş vardı Ayhan'ın ama eski kazma günlerine dönmüş gibi.
Keita yokları oynadı. Volkan Yaman onu etkili biçimde marke etti. Gereksiz uzun süre aldı, değişikliği geç oldu.
Jo iyi bir görüntü çiziyor ama o şutlar nasıl şutlar öyle? İlginç, çok ilginç.
* * *
Şaka maka yine Eskişehir bizi salladı. Eskişehirspor takımını ve teknik heyetini tebrik ediyorum. Ama tebrik ederken de bazı ultra çirkef futbolcuları ve taraftarları tenzih ediyorum. Onlar takdire şayan insanlar değil.
Neyse ki geçtiğimiz haftalarda Fener iyi puanları kaybetti, biraz puan farkı vardı, yine cepten yiyoruz yani. Neyse önümüzdeki maçlara bakalım, sevgiler.

Edit: Eskişehir tribünlerini övmüştük burda ama maça giden Galatasaraylılar öyle demiyor. Hatta böyle diyorlar tam olarak.

28 Şubat 2010 Pazar

Bir İhtimal Daha Var O Da Şampiyonluk Mu Dersin: Galatasaray-4-1-Kasımpaşa.

Evet uzun bir zaman sonra harika bir Galatasaray sahadaydı. Öncelikle Sabri'nin dönüşü harika oldu. Uğur kötü olduğundan değil, ki Sabri Uğur'dan daha çok kademe hatası yapan bir bek ama Sabri'nin oyuna katkısı üst düzeyde. Bir de Keita'nın arkasında Sabri olunca daha etkili olabiliyor. Uğur'la sürekli bir kapışma halindelerdi.
Maçtaki bir güzel görüntü Gio'ydu. Adeta Galatasaray'daki ilk maçıydı Gio'nun, harikaydı. Oyunu ileri taşıdı maç boyunca. İlk defa bu maçta orta yaptığını gördüm diyecektim ki gayet güzel bir pasla asist bile yapmış oldu. Gol de atsaydı kabuğunu tamamen kırmış olurdu bence.
Bir yanlış Caner. Arda'nın santrfora oturamadığı gibi o da sol bekte oturamıyor. Hatalar yapıyor ama iyi niyetli en azından. Ama sol bekin futbolcusu değil. Ben sezon boyunca Rijkaard'ın sol bekte Ayhan'ı denemesini bekledim ama bu gerçekleşmedi. Ayhan defansif özelliği yüksek bir futbolcu ve sol kanatta oynamışlığı da var uzun bir zaman. Üstesinden gelebilir diye düşünüyorum. Hakan sakat mıydı bilmiyorum ama sakat değilse eğer Caner'in onbirde oynamasının psikolojik bir boyutu olabilir. İki Atletico maçında sorunlar yaşayan Caner'in bu maçta yedek soyunması takımdan kesilmiş olması gibi bir görüntü yaratabilir, kendisini demoralize edebilirdi. Tüm bu etkenlerle sol bekteki tercih Caner oldu.
Rijkaard'ın uzun zaman sonra görebildiği bir şey de Sarp-Topal ikilisinin -özellikle iç saha maçlarında- yanlış olması oldu. Benzer nitelikteki bu iki futbolcuyu yan yana oynatınca oyunu ileri taşımak zor oluyor. Bence orta saha ikili Topal-Elano şeklinde olmalı. Elano yokken de işte Ayhan ya da Barış mantıklı olacaktır. Bu nedenlerle desteklediğim bir hamle Mustafa Sarp'ın kulübeye çekilmesi.
Göründüğü gibi Arda santrfordan kanatlara ya da ortaya çekilince harika oluyor. Bu açıdan Jo'nun takıma girebilmiş olması çok güzel. Üstelik formda bir Jo, zaman zaman Milan Baros'u bile kesebilecek bir görüntü çiziyor.
* * *
Kapalı'da açılan harika bir pankart vardı, ''Bir İhtimal Daha Var O Da Şampiyonluk Mu Dersin?'' Bekleyelim ve görelim, daha takııma Kewell, Baros ve Hakan Balta dönecek. Bekleyelim ve görelim. Sevgiler.

21 Şubat 2010 Pazar

Beşiktaş-1-1-Galatasaray.

Tamam şöyle bir baktığımızda bu maçta futbolumuz açısından kötü bir görüntü yoktu. Keita, Arda, Elano, Neill topu tutarak oyuna hakim olmamızı sağladılar. Beklerde yine sorun yaşadık. Hakan hala hazır gibi değil, eski performansına yetişmedi, Uğur da elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor ama olmayınca olmuyor.
Her zaman herkes ''Derbilerde farklı bir motivasyon olur'' der. Klişedir bu. Ama doğrudur. Dün sahada uzun zamandan sonra orta sahada paslaşan, top rakipteyken ısrarla basan, kazanmak için savaşan bir Galatasaray vardı. Perşembe günü Atletico maçında böyle değildi mesela, derbinin motivasyonu burada kendini gösteriyor.
Ayrıca Rijkaard'ın ortada Barış solda Caner tercihlerini destekliyorum. Bu maç Mustafa Sarp'tan ziyade Barış'ın maçıydı. Soldaki Gio içinse hiçbir şey demek istemiyorum, zaten çok şey dedim, adamın Galatasaray forması altında ortası yok, umarım zamanla düzelir.
Derbilerin kaderini daha çok yerli futbolcular belirler. O motivasyonu daha iyi yaşarlar çünkü. Hatırlatyın Kadıköy deplasmanından son puanımızı on bir tane yerli futbolcuyla başladığımız maçta almıştık.
Servet'in neden kesildiğini anlamak güç değil. Emre Güngör yıllardır takımdan kopuktu, şanssızlıklıklar, sakatlıklar, önündeki Servet ve Emre Aşık vs. futbolu unutmuştu adeta, Rijkaard geldi ve takıma tekrardan entegre oldu. İyi de oynuyor, hırslı da, Emre Güngör'ün güzel bir hamle olduğunu düşünüyorum, oraya bir transfer yapmak yerine eldeki kaynakları iyi bir şekilde değerlendiriyoruz. Ama Gökhan Zan'ın tekrar ayağa kalkıp bu takıma döneceğini düşünmüyorum.
Zorunlu değişikliğimiz büyük bir şanssızlıktı. Hem Arda'dan olduk hem de oyuna giren Gio kötüydü. Diğer değişiklikleri de anlayamadım açıkçası, Mustafa Sarp'ın yapacağı tek iş ortada basmaktı ama Elano zaten Mustafa'nın yapacağı işi yapıyordu. Üstelik pas trafiğini yönlendiriyordu, topu ileri taşıyordu, bunun gibi güzel katkıları vardı. Caner-Jo değişikliği ise olumlu bir değişiklikti gözümde.
Biz kötü oynamadık ama Beşiktaş da iyiydi. Çok pozisyonda beni korkuttu. Franco'nun çıkardığı top neydi abi öyle, Tanrı'nın avucu.
Beşiktaş'ın golü olabildiğine saçmasapandı, sanırım orda bir haftadır bahsedilen ''Aklın Atletico maçında olması'' durumu vardı. Ama haksız bir olduğunu düşünmüyorum, Beşiktaş yükleniyordu, çizgiden çıkan, direğe çarpan topları vardı. Sezar'ın hakkı Sezar'a.
Çarşı grubu legalize edilmiş bir suç örgütüdür. Kimsenin Çarşı için savunacak bir şeyi olamaz. Maçı izlediğim mekan üçe bölünmüştü mesela, Galatasaraylılar-Beşiktaşlılar-Çarşı.
Keita'nın İbrahim Üzülmez'e bir hareketi varmış sanırım, ben onu görmedim ama belki doğrudur, olabilir. Fakat maçın geneline baktığımızda Beşiktaşlıların da bize olmayacak hareketleri oldu, verilmeyen penaltımız, çıkmayan kartlar vardı. Beşiktaş'ın hakeme yaslanması çok yalnış.
Maçtan sonra liderliğin elden gittiğini düşündüm ama belki de bugün ilk defa son dakikalar Fenerbahçe'nin rakibinden, bizden yana oldu. Bursa son dakikalarda bulduğu iki golle Fener'i mağlup etti ve biz koltuğumuzu perçinlemiş olduk, arada iki fark kaldı, o farkla çok iyi oldu yani.
Artık önümüzde zor bir Atletico maçı var. Ona konsantre olmamız gerek. Ama ben diyorum ki biz avantajımızı devam ettirip bu turu geçersek, o güvenle ve iyileşen sakatlarımızla bu sezon bu Avrupa'da ilerleriz.

Önümüzdeki maçlara bakıcaz, sevgiler.
Not: Onbir dizilişinde Leo Franco eksik olmuş, şimdi düzeltip öyle koyucam. Onun altında bir mesaj yok, sadece unutmuşum.

6 Şubat 2010 Cumartesi

Kayserispor-0-0-Galatasaray.

Bu kadar çekişmeli bir maç için denecek pek bir şeyin olmaması üzücü. Hala olmayan pek çok şey var. Takım iyi oynasa da pozisyonun sonunda sinirlerimiz geriliyor. Caner ve Uğur çok etkisiz, Arda ileri gömülüyor, stoperlerin arasında kayboluyor.. Eskiden üç çalım denemesinden dördü başarılı olan Keita bütün topları kaptırıyor. Herkes mücadele ediyor ama yetmiyor.. Stoperler ve orta saha biraz başarısız olsa bu maçta fark yememiz kaçınılmazdı. Leo Franco ise hakkında tek kelime edilmeyecek yerde. Kanımca topun ağzında.
Rijkaard'ın takdirinden sual olunmaz ama ben hala neden Arda'nın ilerde oynatıldığını anlayabilmiş değilim. Arda servis yapan oyuncu çünkü. Hem servis yapacak Arda'dan mahrum bırakıyorsun takımı, hem de ilerde zaten etkili olamayan adamı stoperlerin markajına gömüyorsun. Bir kişi eksik oynadık işte. Arda'yı ilerde öldürmektense eldeki kaynaklar çok daha iyi değerlendirilebilir diye düşünüyorum. Hatta Elano veya Emre Çolak ilerde harika olur. Onlar olmazsa Mustafa Sarp olur abi. Mehmet Topal'ı koyarsın, Ayhan'ı koyarsın, takımda hiç topçu kalmazsa Ufuk Ceylan'ı koyarsın, sadece topa vursa Arda'nın servisiyle bir şeyler yapar zaten. Antalya maçında denedik olmadı. Israr ettik, bu maça böyle başladık. Ama olmayan şeyi oldurtmaya kasmanın anlamı yok ki. Takıma müdehale hakkı senin elinde işte.
Bir diğer sinir bozucu ayrıntı da hiçbir pasın doğru yere gitmemesi. Bütün paslar mı başarısız olur arkadaş? Maçın sonunda başarılı pas istatistiğinde Galatasaray'ın hanesinde 410 yazıyordu ama ben bir tane bile başarılı pas hatırlamıyorum. Neyse biz yine iyi niyeti elden bırakmayalım ve bunu da zemine bağlayalım.
Tolunay kırmızı karttan sonra üç genç futbolcuyu oyuna alıp kontra denemeleri yaptı. Bizim hamlemiz ise Barış Özbek idi. Barış Özbek. Anlamak mümkün değil.
Sanırım teknik direktör olmadan teknik direktörün ne düşünerek hareket ettiğini hiçbir zaman anlayamayacağız..
Sevgiler.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Denizlispor-1-2-Galatasaray.


"Elano'nun attığı 60 metrelik pasa koşabilecek, o pası akıl edip hareketlenebilecek bir forvetimiz var artık, ben en çok ona seviniyorum." -Selamon.

  • Lucas'ın böyle güven vermesi çok iyi.
  • Caner sol bekte olmuyordu. Bugün de olmadı pek. Gerçi Gio oyuna girince ileri geçti. Maçın başında şöyle bir diziliş olsa olmaz mıydı diye düşünüyorum, sağ açıkta Arda, sağ bekte Barış, sol bekte Uğur sol açıkta Caner. Ama sonra Barış'ın yaptığı harika asisti hatırlıyorum. Ne bileyim, olabilirdi de. Hoca her zaman daha iyi bilir diye genelleyip bu maddeyi bitiriyorum.
  • Elano önceden maç esnasında topla çok buluşup çok saçma hareketler yapardı. Şimdi her hareketi olumlu olmaya başladı. Bu sefer de topla buluşmuyor. İlginç.
  • Defansın performansı hakkında pek bir yorumum yok ama gözüme çarpan bir şey var. Abi niye sürekli topu şişiriyosunuz ileri? Aranızda tek isabetli pas atabilen Caner. Mustafa ve Elano'yu niye dikmişler oraya? Siz pas vermediğiniz için maç boyunca boş boş gezdi adamlar, olmuyor.
  • Jo bence çok iyi bir 'düz forvet'. Zeki, tekniği ve fiziği yerinde. Düz olmayı dezavantaj olarak algılamayın. Önümüzdeki maçlarda skora bol bol katkısı olacaktır.
  • Gio'nun fiziksel ve mental eksikliği hissediliyor. Maç eksikliğinden elbette. Fiziğini güçlendirirse tekrar takıma çok faydası olacak gibi. Bir de sanırım şey var, bu adam çok güzel topsuz bindirme yapar, iki adamı peşine takıp gide valla. Sonra Uğur ortada Arda'yı, Emre'yi, Elano'yu görüp pasını atar, bomboş, oh. Süper.
  • Mustafa Sarp bomboş gezindi durdu maç boyunca. Hakkında söyleyecek pek bir şey yok.
  • Emre gayet iyi oynuyor. Emre'nin iyi oynaması çok hoşuma gidiyor benim. Altyapıdan çıkan futbolcular kendini gösterince mutlu oluyorum. Tıpkı Aydın'da Uğur'da Arda'da olduğu gibi. Bıraksalar da kornerleri frikikleri de o kullansa. Büyüsün o çocuk yıldız olsun. Bizimkiler gibi takılıp kalmasın yirmisinden Everton'a yirmi ikisinde Arsenal'e gitsin mesela. Şampiyonlar ligi kazansın falan. Kurduğum hayal bile güzel.
  • Leo Franco o golü yiyince epey sövdüm kendisine. O kadar para veriyor yönetim dedim, sonra yabancı kontenjanı açılsın diye Avrupa'da oynayabilecek tek forveti gönderiyor dedim. Ayıptır dedim, gönderin gitsin bunu dedim. Sonra kaleciliği iyi bilen biri bu golün yenilecek gol olduğunu söylediği. Kalecinin yapabileceği bir şey yokmuş o golde yani. Ama hala Aykut Erçetin ve Ufuk Ceylan'ın olduğu kadroda olmasının çok gereksiz olduğunu, hatta abes olduğunu düşünüyorum. Ha tabi gün gelir önemli bir maçta insanüstü bir performans gösterir falan, fikrim değişebilir. Olabilir. Ama şu an böyle düşünüyorum.

Görüşmek üzere, önümüzdeki maçlara bakıcaz.

24 Ocak 2010 Pazar

Sıcak Kar: Galatasaray-1-0-Gaziantep.

Epey zaman oldu yazmayalı. Bir tatil iyi gelir diye düşündüm, bu arada birkaç maç geldi geçti, tarihin tozlu sayfalarındalar artık.
  • Lucas Neill hoşgelmiş, sefa getirmiş. Topu iyi taşıyor ileri. Bakalım önümüzdeki günler ne getirecek.
  • Jo da iyi bir görüntü çizdi. Nonda'yı silecek gibi görünüyor. Burda Nonda hakkında bir parantez açıyoruz, abi, bu adam ölmüş. Takıma zarar. Bi türlü kaldıramyor götünü, ki ondaki göt tüm Gaziantep takımında yok. Neden 90 dakika oynadı derseniz birkaç teorim var, birincisi satacak keriz bulamazsak eğer elde patlayıp küskünleri oynamasın diye tahammül edilmiş olabilir. İkincisi, Rijkaard yönetimin gözüne sokmaya çalışıyordur belki Nonda'nın artık olmayacağını. Çünkü Rijkaard, hatırlayın, ilk devre ne olursa olsun, 3-0 mağlupken bile 4-3-3'ü bozmamıştı. Şimdi Elano iyi oynarken çıkardı, Jo'yu aldı ve çift forvete döndü. Bilemiyorum, belki de mallığına denk geldi, belki de ortak iddaa oynayıp Gaziantep'e vermişlerdi, sonra kıyamadılar falan.
  • Caner ne güzel oynuyor öyle. Çok salladım adama, kazma dedim, yeteneksiz dedim. Ama yerinde bir transfer olduğunu sahada gösteriyor. Benim kazma dediğim zamanada da bekte oynuyordu zaten. Teşekkürler Caner. Bir ara, penaltı pozisyonunda, darbeyi fena aldı, kalkamayacak sandım. Aman diyim, korkutmayın.
  • Uğur iyiydi bugün. Göze batan belirgin bir hatası yoktu. Bu sezon böyle maç boyunca hatasız oynadığını hatırlamıyorum. Ama karlı zeminle Uğur'u bir arada görmek ne fenaymış abi.
  • Mustafa Sarp'ın gol dışında oyuna pek bir katkısı yoktu. Top çaldı-top kaybetti. Pek görünmedi maçta. Ama biz sefil faniler göremiyoruz tabi, ayağına top değmeyen ön libero görev yapıyor demektir. Çünkü görevi topa değmemek.
  • Bir diğer güzel ayrıntı da Hakan Balta-Caner Erkin uyumuydu. Hakan Arda'yla Kewell'la yakalayamadığı ahenkli pasları Caner'le yakaladı. Pek de güzel oldu pek de hoş oldu. Al o yirmi ikiyi, çarp dörtle, oldu mu sana seksen sekiz.. (Devlet Bahçeli style.)
  • Elano ne güzel pas veriyordu, top çalıyordu. Rijkaard'ın Nonda inadının kurbanı oldu. Elano bile iyiye gidiyor. Dikkat et bak, Elano bile iyiye gidiyor.
  • Arda yine bildiğimiz gibi. Futbol denen oyun onun zekası için haddinden fazla basit ve gerek yok tabi topa hamle yapmaya falan. Top onun ayağındayken zaten güzel bir şeyler mutlaka oluyor. Zaten mutlaka skora katkısı oluyor. Niye oynasın ki? Tamam iyi de, olmaz ki böyle de hocam. Yakışmıyor.
  • Barış Süper Lig'de oynayabilecek düzeyde bi futbolcu olabilir, evet, öyle de. Ama olmuyor. Futbol için uygun değil kumaşı. Sırıtıyor. Onu da severiz tabi, o da iyidir.
  • Takım çok iyi yolda görünüyor. Bir de Keita'nın, Kewell'ın, Baros'un Sabri'nin döndüğünü düşünsene. Düşün bi. Nefis olacak. Zafer şarkıları söyleyeceğiz.

19 Aralık 2009 Cumartesi

Nihayet Galatasaray: Galatasaray-1-0-Gençlerbirliği.

Birkaç haftadır bir küskünlük vardı bende kötü oyuna tepki olarak. Fakat uzun süre küs kalamıyoruz tabi, başımın tacı, gözümün bebeği Galatasaray.

  • Makine işliyor. İlerde güzel paslar, beklerin oyuna katılımı, Hakan'ın stoperdeki başarısı, Caner'in beni utandırarak canını dişine takarak oynaması. Ama göbekte problem var. Mustafa Sarp'ın defansı düşünmemesi, Mehmet'in yalnız kalması. Buna Servet'in formsuzluğu da eklenince göbekten gelen ataklar kabus oluyor.
  • Caner Erkin'e bugüne kadar -yalan söylemeyeyim- çok küfür ettim. Gözümde gerçekten kötü bir futbolcu. Ama bu akşam çok güzel oynadı. Maçın yıldızı Caner'di. Umarım saman alevi değildir. Yürü be Caner.
  • Peki bir buçuk sene top oynamayan Uğur'un bu kadar güzel dönmesi? Bence çok güzel bir olay bu. Fakat bugün yine sakatlanarak çıktı. Mehmet de sakatlandı. Umarım bir şeyleri yoktur. Bu arada Batista'yı da anmadan geçmeyelim.
  • Hakan Balta beni hiç yanıltmadı. Galatasaray'daki üç büyük profesyonelden biri o, Emre Aşık ve Kewell'a beraber. Sol bekte de, sol açıkta da, stoperde de, ön libero da da. Hakan Balta her yerde.
  • Mustafa Sarp çok düzensiz ileri çıkmaya başladı. Mehmet'i çok yalnız bırakıyor. Düzeni bozuyor. Olmayacak işler peşinde. Ön libero kavramının özelliğine gel bak, bu adamların atağa katılması belli bir düzen içindedir. Ön libero ani atağı başlatır, kanat oyuncusuna ya da ileri dönük orta saha oyuncusuna pasını verir, deparla içeri girer. Ve de duran top organizasyonu olur. Ama ön libero oyuncusu her atakta gol koklamaz. Takım savunması mantığına aykırıdır. Bugün takım savunmasını bozan isim Mustafa Sarp'tı.
  • Arda-Kewell-Keita. Bu üçlü Galatasaray'ın silindir üçlüsü işte. İyi oynadıkları zaman gözüm yaşarıyor sevinçten. Ve formsuzluklarında/sakatlıklarında da gözüm yaşarıyor. Üzülüyorum.
  • ''Galatasaray'ın santrforu yok'' diyenler ne saçmaladığını bilmiyor açıkçası. Kewell'ı sadece kanat oyuncusundan ibaret sanıyorsunuz. Liverpool'da Baros'un partneriydi. Leeds'de her yerde oynadı, ileri uç dahil. Santrfor mu beğendiricez size?
Şimdi önümüzde lig arası var. Bu arada Baros ve Sabri dönecek takıma. Güzel gelişmeler bunlar. Bir de önümüzde Atletico maçı var. Büyük Kaptan'ın dediği gibi, Biz Zor Günlerin Adamıyız!

6 Aralık 2009 Pazar

Galatasaray-1-1-İ.B.B.



Aziz Yıldırım'ın hakemi fırçalamasının ertesi günü böyle şeyler olması çok ayıp.. Bu yüzden bi sikim olamıyor. Türkiye'de futbol böyle.
  • Franco şaka yapıyor herhalde. Her topu elinden bırakma be abi..
  • Uğur Sabri'nin yokluğunu iyi doldurdu, güzel ortaları vardı ama Sabri'nin olmadığı her maç hadikap.
  • Mehmet Topal hala takımın en iyisi, kendi mevkisinde olmamasına rağmen iyi oynuyor.
  • Değişiklikler o kadar rastgeleydi ki.. Bir farka yatmak gibi büyük bir hatayı yapıyorsun, dikkat, evinde Büyükşehir'e oynuyorsun ve bir farka yatıyorsun, hadi yattın, ilerde topu tutan adamları birer birer alıp Aydın gibi, Ayhan gibi topu ayağında tutamayan iki tane adam alıyorsun.. Rastgele. Şaka gibi.
  • Hüseyin Göçek dedikleri buymuş demek, gördük, verilmeyen kornerleri, sarı kartları, faulleri, Aziz Yıldırım'ın çıldırışının ertesi günü bir hakem bir maçı nasıl yönetir gördük. Futbolun çarpıklığını gördük.
  • Uğur ve Arda ne güzel toplar kesiyor içeri.. Peki o vuruşlar Nonda'ya, Kewell'a yakışıyor mu? Bence yakışmıyor. Olmuyor.
  • Arda'nın aklı çok çabuk çalışıyor, ayakları çok çabuk çalışıyor. Öyle böyle, futbolu biliyor bu adam.
  • Elano Blumer hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum. Yazık ulan, o forma için yanıp tutuşan ne adamlar varken Elano gibi bir adam ikinci yarının ortasına kadar oyunda kalıyor. Çok yazık. Hemen bitmeli ve gitmeli.

Çok yazık, lige, futbola falan. Üzülemiyorsun bile artık bu tip insanların varlığına. Nüfuzlu başkanlara, gol attırmadan rahat etmeyen sindirilmiş hakemlere üzülmüyorsun. Bu kadar işte. Konuşmak bile boş.

27 Kasım 2009 Cuma

Bursaspor-1-0-Galatasaray.

*Bunlar Galatasaray takımı değil lan. Bunlar 14 tane çakal. Sarı-kırmızı parçalı forma giyerek Galatasaray olunmuyor.
*Galatasaray'da senelerdir hissedilen bir Fethullah Gülen etkisi var her yerde. İki sezon önce arabasından evine yürüyerek gitmekten aciz Hakan Şükür doksan dakika banko oynuyordu. Şimdi de Fatih Terim-Hakan Şükür-Emre Belözoğlu tayfasının prensi Arda Turan doksan dakika oynuyor. Kaptan hem de. Öyle kaptan olmaz olsun. 60. dakikada Arda sahadayken Keita çıkıp Nonda giriyor. Yazıklar olsun.
Unutmadan, şu günde buharlaşıp uçan bir de teknik direktörümüz var. Ama zaten kadroyu da o kurmuyor ki, ne gelip kendini yorucak şu sisli puslu boktan günlerde maça falan. En güzelini yapıyor adam. Biz de o denli mal bir güruhuz ki bu kulübe hala gönül bağıyla bağlıyız.

22 Kasım 2009 Pazar

Bir Galatasaray Klasiği: Galatasaray-1-1-Manisaspor.


Gelsinler sana desinler ki, al kardeşim bu hafta orta ayar bir Anadolu takımıyla maçın var, al bu maçı, lidersin. Sen o maçı alama.. Yıllardır alıştık değil mi, Fener'in puan kaybettiği hafta Galatasaray da default olarak puan kaybeder, işte bir Galatasaray klasiği..
  • Maçın başından belliydi ne olacağı aslında. Ayhan'ın kötü bir performans göstereceği de, Elano'nun maçı tamamlayamayacağı. Bizim gördüğümüzü Rijkaard neden göremiyor, Neskeens neden göremiyor anlamıyorum.
  • Lider olacağı maça Keita kenarda otururken sağ açıkta Elano Blumer'la çıkan bir Galatasaray.. Sezon başından beri neden geldiği anlaşılamayan bir Elano.. Hücum hattında santrfor dışında Kewell, Arda, Keita, Aydın ve Serdar'a sahip bir takımın Elano'yu şartları zorlayarak satın aldığını anlayamıyorum.. Ona sarfedeceğin parayala/eforla Kazma Caner yerine adam gibi bir sol bek al, güven yerli santrfor al, iyi bir stoper al mesela.. Elano gelmeden de hücum hattı belliydi. Brezilya Milli Takımı oyuncusu satın aldık, kötü oynuyor, yedek bekliyor. İlginç. Çok paramız var demek ki.
  • 6. dakikada yeter artık Ayhan diyorum. İkinci yarı bitmeden çıkar bu diyorum. Ayhan 60. dakikada oyundan çıkıyor. Oynadığı 60 dakikada orta saha yok.
  • Manisa otomatiğe bağlamış sağdan geliyor. Galatasaray'ın sol kanadında Ayhan ve Hakan Balta var. Kevgire dönüyor sol kanat. Böyle kendini bilmez bir hava hakim. Hepsinin kafası güzel.
  • Mustafa Sarp'ın, Mehmet Topal'ın, Ayhan'ın Servet'in şişirme topları hep rakibe gidiyor. Bütün paslar isabetsiz. Bu insanların hayatı futbol değil mi arkadaş? Bir pasınız da bulsun şu Kewell'ı artık.
  • Yine Nonda ve Kewell'ın zekasıyla bir şeyler yaptık. Güzel bir gol attık, rakip savunmanın hatasına rağmen iyiydi.


  • Mesut Bakkal'ın takımları hep gereksiz sert takımlar oluyor. Meslektaş/eski takım arkadaşı demeden dan dun giriyorlar. Bence faulü taktik haline getirmek futbol ahlakına aykırı.
  • Zaten iyi bir performansla sahada bulunmayan Hakan Balta ikinci böğrüne aldığı bir dirsekle sakatlandı ve oyundan çıktı. Bir an Caner oyuna girecek diye korktum ama neyse ki Uğur girdi. Caner'in verebileceğinden daha çok şey verdi elbette ama sağ bek orjinli olduğu için iyi değildi. Eski bir postta savunmada ters kanada karşıyım demiştim. Ama konu Caner olunca iş değişiyor. Bence Caner oynayacağına Ufuk Ceylan bile oynayabilir.
  • Tobi hiç kendinde değil. Son birkaç maçtakinden daha kötüydü.
  • Sabri bu maçta da eleştirildi. Lan adamın pozitif hareketlerini görmüyorsunuz, koca maç bir hata yapınca hemen diyorsunuz, ''Sabriyle falan olacak iş değil'' o beğenmediniz Sabri yüreğiyle oynuyor. Rahat bırakın artık adamı.
  • Stoperlerde hep bi paylaşım hatası, hep bi adam kaçırma, hep bi güvensizlik hali.. Yakışmıyor.

Uzun zamandır böyle delirdiğim bir maç olmadı.. Yine Kewell'ın, Nonda'nın Sabri'nin performansıyla bir puanı kurtardık.. Olmaması gereken şeyler oluyor. Domuz gribi denen Arda kulübede, herkese yayacak hastalığı.. Keita ısrarla oynatılmıyor. Başka şubede başka topçu başka topçunun formasıyla maça çıkıyor, ikinci başkanlar istifa ediyor.
Yine Fener'in puan kayıplarını gözleyeceğiz gibi. Kaç senedir rakibin puan kayıplarına bakıyoruz, yeter artık.

Ama yine Galatasaraylıyız, 5-0 da yenilsek maç bitmeden kalkıp gitmeyiz.. Gidenleri de sevmeyiz..
Sevgiler.

8 Kasım 2009 Pazar

Diyarbakırspor-1-2-Galatasaray.


  • Öncelikle şunu söylemeliyim ki Barış'ın gördüğü ikinci sarı kart o kadar gerizekalıcaydı ki, kırmızı kart görmüş olmasına sevindim. Sarı kartlı futbolcu nasıl olur da topu elle keser, bunu bana açıklayın abi, olmaz böyle bir şey.
  • Arda yine futboldan kopmuş görünüyor. Galatasaray'a en büyük zararı veren isim şu anda benim gözümde Arda Turan'dır. Arda Turan yetenekli bir futbolcudur, Galatasaray'ın çocuğudur ama bunu yapmaya hakkı yok. Galatasaray'ın kaptanının maçı umursamaması olacak bir şey değil. Ki zaten Arda'nın kaptan olmasına baştan karşıydım. kaptan Emre Aşık, ikinci kaptan Ayhan olmalıydı, Arda'ya 10 numarayı verdiniz zaten, ne gerek var buna bilemiyorum. Fatih Terim-Hakan Şükür-Emre Belözoğlu üçlüsüyle takılan bir kaptan istemiyorum ben. Kızağa çekilip mental olarak tekrar güçlendirilmesi lazım. Türkiye Arda'yla bir yıldız kazandı, şimdi de bir yıldız kaybediyor.
  • Sabri yediğimiz goldeki hatası dışında çok güzel bir performans sergiledi. Bu sezon en büyük kazanç Sabri. Zaten savaşçı ruhlu olan Sabri tekniğini büyük oranda düzeltti, aklıyla oynamaya başladı, pas atarken tereddüt etmemeye başladı, bir de ikinci kaptanlık mevzusuna takmasaydı..
  • Mehmet Topal çok pas hatalarıyla oynadı. Bunun nedeni bence başta rakibi küçümsemekti, ki ikinci yarı pas hataları devam etmedi.
  • Ayhan aslında zeki ve teknik kapasitesi yüksek bir futbolcu, ki bunu Hagi'nin hocalığı döneminde sol açıkta oynarken gördük, ama artık düşündüğü pek çok şeyi sahaya yansıtamıyor ve tam da bu yüzden hataların adamı oluyor. Burda bir parantez açmak istiyorum, yine takım içi huzursuzluk gözüme çarptı, Ayhan hata yaptığı bir pozisyondan sonra, kim ne dedi bilmiyorum ama ona ikaz eden takım arkadaşına çok sert çıktı. Başta takımın abisi olarak Ayhan'ın böyle yapmaması gerek dedim ama, abi yerine koymuyorlar ki adamı, 22 yaşındaki adamı kaptan yapıyorlar, Ayhan'ın hiçbir sözü yok. Huzursuzluk çıkması doğal, Arda'nın kaptan yapılması büyük hata.
  • Linderoth yine sahadan yürüyerek çıktı ama sahada da bir varlığı yoktu. Çok şanssız topçu Linderoth, üç senedir top oynarken hatırlamıyorum adamı, sakatlıklar çok kötü oldu, kayıp.
  • Barış gayet iyiydi. Defansa yardımcı oldu, ilerde bastı, güzel paslar attı ve sağ kanattan güzel bindirmeler yaptı ama gördüği ikinci sarı kart inanılmazdı. Zaten kime/neye bakıp iyi gidiyor desem bozuluyor. Keita çok iyiydi, bir hareketi kendine ve takıma dört maça patladı. Mehmet-Barış-Mustafa iyiydi, Mustafa sarı kart cezasından oynayamadı, Barış da kırmızı gördü. Lanet olsun arkadaş.

  • Barış kırmızı gördükten sonra Rijkaard ve Neskeens'in oyuna müdehalesi çok net ve çok yerindeydi. Zaten işlemeyen orta saha Barış'ın atılmasıyla yara almıştı ve tesadüf olmadıkça Nonda gol atamayacaktı. Nonda çıktı Tobi girdi. Tobi'nin girmesityle takım halinde defansa çekildik, Arda ve Kewell'la topu ilerde tutarak zamana oynadık. Bekler ve orta saha sadece duran toplarda ileri çıktı ve Sabri'nin pozisyonu dışında kontraya çıkmadık. Arda ilerde bütün topları kovaladı, Kewell'la birlikte ilerde basarak topu rakip yarısahada hapsettik. Buraya kadar çok güzel. Ama daha sonra Arda-Elano değişikliği oldu. Elano basmadı, Elano basmayınca Harry hiç basmadı. Orta sahaya kadar boş kalınca orta saha ve defansa büyük yük bindi, zaten Gökhan ve Servet hata yapmaya meyilli, diken üstünde olduk yani birden. Mutlaka kenar yönetimin bir bildiği vardır ama ben bu değişikliği anlayamadım.
  • Son olarak şunu söylemek isitiyorum, Gökhan'ın göze batan belirgin hataları olmuyor ama hiç de güven vermiyor. Geçen seneki stoper transferimiz Portekiz Milli Takım kaptanıydı, bu sene Gökhan Zan.

Sonuç olarak büyük takımız ve büyük hocalarla çalışıyoruz. Kötü günlerde ve kötü oyunlarda galip gelmeyi biliyoruz. Ve futbolun adaleti bugün sahnedeydi, Diyarbakır bütün hafta sinir harbi yarattı, ''Galatasarayspor'' maçına çıkmayacaklardı güya. Şener ve Tolga Doğantez sahada gerginlik yarattı yine, her zamanki gibi. Fenerbahçe'deki Lugano ve Roberto Carlos gibi. Maçtan önce çimleri suladılar Galatasaray kaysın düşsün oynayamasın diye. Ama Galatasaray'ın ikinci golünde Diyarbakır kendi kazdığı kuyuya düştü. Savunmaları kaydı düştü, Kewell'ın pasında Arda topla buluştu ve golünü attı. Galatasaray'ı sindirmek o kadar kolay değil, büyük çirkef olmak lazım, Fenerbahçe gibi.

Sevgiler.

1 Kasım 2009 Pazar

Galatasaray-2-0-Sivasspor.


Sabri, o çalımı attın ya, efsanesin bebeyim..
Maç yazısı maç bittikten sonra.

Evet, ''hasta olduğum için bu maçı da izleyemedim.'' olacaktı ki, Lig Tv'nin maçı şifresiz verdiğini öğrendim. Ama, devre arasında öğrendim. Lanet olsun.

  • Başta ilk onbire baktığımızda defansif özellikli üç orta saha oyuncusu görüyoruz, Mehmet, Mustafa ve Barış. Bunun sahaya nasıl yansıyacağı merak uyandırdı bende. İkinci yarı baktım ki Barış biraz daha ileri dönük oynuyor.
  • Sarbi iki kişinin arasından bir çalım atmış ki, nefisli.
  • İki değişiklik sonunda benim ''Santrfor?'' yazımda dediğim gibi oldu. Nonda-Uğur değişikliği sonunda Sabri ileri üçlünün sağına geçti, Arda sola, Kewell ortaya geçti. Ardından Arda-Serdar değişikliği geldi. Solda Serdar ortada Kewell olmuş oldu.
  • Hakan ve Servet standart performanslarının çok altında.
  • Sıkıcı bir maçtı, orta sahayı rahatça aştık, son vuruşlarda etkisizdik. Arda iki pozisyonda delirtti beni.

Arda hala kötü yolda. Umarım düzelir.


Sevgiler.
 
Winger Back Blog! - Geyik Yapabilen Antiholiganist Futbol Blogu. - 2009 - 2013. | Bütün Haklarını Sami Yen'e Gömdüm.