1 Aralık 2010 Çarşamba
30 Ekim 2010 Cumartesi
Galatasray-2-1-Antalyaspor.

- Ne zamandır yazmıyorduk. Öyle ki this11.com kadromda eski futbolcular kalmış. Yaser'i görünce çok şaşırdım mesela.
- Rıdvan Dilmen diyor ki, Kewell, Baros, Elano iyi hoş da hep yatıyor. Yatan futbolcu futbolcu değildir, bla bla. Ben de diyorum ki, Kewell, Baros, Arda ve Elano olmadan bu takımın oynadığı futbol futbola benziyor mu? Benzemiyor. O zaman Galatasaray'ın bu futbolculara ihtiyacı vardır. Başka da bi şey demiyorum. Futbolcu sakat olabilir, tribünde oturabilir. Oynamyor diye 105 dakika asık suratlı mı izlesin maçı, eğlenecek gülecek elbette.
- Haftalar sonra galip geldik. Güzel oldu. Ama şunu söylemek istiyorum ki, Pino da olmasa bu akşam oynanan futbol hiçbir şeye benzemeyecekti.
- Hagi'yi ve Tugay'ı Sami Yen'de görmek güzel.
- Barış birkaç haftadır standardının üstünde oynuyor. Ama standardı pek iç açıcı değil zaten.
- Serkan'ın sakatlanması kötü oldu. Halihazırda yüzlerce eksiğimiz varken takıma üçüncü sezonunda tam anlamıyla adapte olabilmiş bir adamı sakat vermek iyi değil, üstüne üstlük Ali Turan yine kötü yine kötü.
- İki sezondur tüm kornerler Servet odaklıydı. Nihayet attı golünü. Önceden kendisinin attığı bir kafa golü hatırlamıyorum ben. Böylece laneti kırmış oldu bir yerde.
- Bazı adamlar var, kimsenin bir türlü beğenmediği, ama benim görev adamı dediğim, sigorta dediklerim. Geçen sene Mehmet Topal, Emre Güngör, Emre Aşık ve Uğur vardı, gittiler. Halihazırda da Servet var, Sabri var. Bir diğeri de Hakan Balta. Hakan Balta'nın her takıma lazım bir futbolcu olduğunu düşünüyorum. Ama işte, günün koşullarına göre bu takımda Insua oynamalı. Insua daha verimli şu gün.
- Sabri açıkta iyi oynuyor.. Zaten kendisi hücum orjinli bir futbolcu. Ayrıca kaptanlığa da Arda'dan daha uygun olduğunu düşünüyorum. Bence bu Galatasaray'ın üç kaptanı Ayhan, Sabri ve Aykut'tur. Onu geç de, Emre Aşık'ı kaptan görmek nasip olmadı bir.
- Cana hakkında bir yorum yapamıyorum ben. Göze batan bir hatası olmuyor ama takıma bir artısı var gibi de değil. Siyahla beyaz arasında gidip geliyor.
- Geldik Ufuk'a. Eskiden daha iyi miydi Ufuk, yoksa overrated mıydı? Bilemiyorum ama Ekim 2010'da Ufuk Ceylan kulübeyi hak ediyor.
Evet, Çok Zaman Oldu.
21 Haziran 2010 Pazartesi
Takım Ruhunu Satıyoruz.
15 Mayıs 2010 Cumartesi
13 Mayıs 2010 Perşembe
Oldu Mu Şimdi?

Umarım Mehmet'in kariyeri açısından hayırlı olur. La Liga, üstelik Valencia. 2005'te Dardanel'deki Mehmet bu günleri hayal ediyor muydu acaba?
8 Mayıs 2010 Cumartesi
Hoşçakal Emre Aşık: Galatasaray-1-2-Antalyaspor.

7 Mayıs 2010 Cuma
25 Nisan 2010 Pazar
Ya İçindesindir Yarışın Ya Da Dışında Yer Alacaksın: Galatasaray-0-0-Bursaspor.

- Heheh. Ne Galatasaray Şampiyonlar Ligi'ne gider artık, ne Bursa şampiyon olur. Fener'e çalışırız böylece el birliğiyle.
- Aykut ulan.. Bu takımın %60'ı Aykut'tur.
- Orta sahamız çok silikti bugün. Mehmet Topal ve Elano çok uzaktı maçtan. Mehmet Topal tabi gerilerde atak kesmede başarılıydı, ama o kadar. Arda ve ilerleyen dakikalarda Mustafa Sarp da pek bir şey yapmadı. Epeyce eksikti orta saha.
- Abi bu Caner kişisi kazma değildi be.. Şutları ortaları falan başarılıydı.. Ne biçim ortalar yapıyor şimdi. Bir adamın ortaları ya kaleciye ya da taca gitmez arkadaş.. Biri de takım arkadaşının kafasına gider. O sol kanattan Ergün Penbe'ler, Gheogrhe Hagi'ler, Harry Kewell'lar orta yaptı Caner; senin bu top tepmelerin yakışmıyor oralara.
- Keita ne oynadı be.. Bir ara artık düşüp kalacak sandım, çok yoruldu, ama yılmadı. Böyle devam etsin canımı yesin. Gerçi nereye devam edecek, iki gün sonra lig bitecek..
- Sabri.. O neydi be Sabri; sağdan, gerilerden koştun koştun orta çizginin soluna, topu kornere attın.. Ne yaptın Sabri?
- Lucas-Hakan ikilisi sezon başında kimsenin aklına gelmeyecek bir ikiliydi elbette stoper için. Lucas zaten yoktu, Hakan da sol bekin değişilmez ismiydi. Stoperde de Servet, Emre Aşık, Emre Güngör, Gökhan Zan gibi isimler vardı. En uzak ihtimal Mehmet Topal'ın stopere çekilmesiydi. Şimdi ne oldu, Servet'in üstü çizildi, Emre Aşık kadro dışı tribününe mahkum edildi, Gökhan'ı zaten saymayalım, Emre Güngör de yedek oldu. Ne oldu, neler oldu ama güzel bir kimya oldu bence. Servet've Emre Aşık takımdan uzaklaştırılmasaydı daha iyiydi ama.
- Arda son maçlara göre biraz daha iyi bir maç çıkardı. Ama olmuyor işte. Artık git be kaptan, Galatasaray'dan daha çok Avrupa'da oynayacağın bir takıma git, genç futbolcuya genç futbolcu gibi davranılan bir takıma git, medyanın bu kadar çirkef olmadığı bir ülkenin takımına git.. Daha da kalırsan diğer tümü gibi, sadece çok iyi oynuyordu adam, sonra kayboldu gibi laflarla anılacaksın.
- Abi biz Jo denen o lavuğu nerden almışız!? Gitsin o adam takımdan. Öyle bir Galatasaraylı olmasın. Hatta mümkünse giderken Mustafa Sarp'ı da götürsün. Mümkün olduğunca uzağa gitsinler buradan, bizden uzak olsunlar. Daha da bir şey demiyorum.
20 Nisan 2010 Salı
Kavga Ve Düğün.

17 Nisan 2010 Cumartesi
Manisaspor-1-2-Galatasaray.

- Hakan Balta stoperde başarılı. Son dönemdeki kendi yerinde çıkardığından daha iyi performanslar çıkarıyor. Hakan'ın çok büyük bir topçu olduğunu düşünüyorum ben. Sol bekin yanında sol açık, stoper, ön libero her yerde oynuyor.
- Caner'in kötü şutları zaman zaman sinir bozdu ama bunun dışında gayet iyiydi. Savunmada da göze batan bir hatası yoktu, hücumlara katıldı, zamanında dönebildi, hırslıydı vesaire. İstiktarlı olması da güzel ayrıca.
- Lucas Neill takımın en iyilerinden olmaya devam ediyor. Oyunun son döneminde sağ bekte de iyiydi.
- Sabri hatalarla oynadı. Hücumlardan zamanında dönemedi. Manisa da sol kanattan çok yüklendi. Bunun üzerine de maçın son bölümünde oyundan alındı. Ama yine de çok kötü bir görüntü çizmedi.
- Sanırım o maske Mehmet'e çok engel oluyor. Bugün de kendi kalesine gol attı. Keşke olmasaydı tabi ama yapacak bir şey yok. Mehmet o topu çıkarmak için uzun mesafe koştu ve zaten o dokunmasaydı arkasında Manisalı hücum oyuncusu bomboştu. Yüzünden sakat olduğu için o kafayı kontrollü vuramadı. Gerçek Mehmet bu değil, normalde top da geçmez adam da.
- Arda yine orta karar bir performans ortaya koydu. Kötü değildi, zaman zaman heyecanlandırdı. Ama maç başında tribünün çağırmasına rağmen gitmemesi ve oyundan çıkarken taraftara atar yapması eksi puan hanesine yazıldı. Tribünden geldiğini söyleyen, Galatasaray sevgisini her fırsatta dile getiren kaptanın bunu yapmaması lazım. Unutmaması lazım ki o, Emre Aşık'ın, Ayhan Akman'ın, Aykut Erçetin'in olduğu takımda birinci kaptan yapıldı.
- Gio çok güzel oynuyo lan. İyi niyetli hiç değilse, Elano gibi aman topa girmeyeyim, aman Dünya Kupası tribinde değil. Süratı ve çalımlarıyla zaman zaman bizi heyecanlandırsa da skora katkısı olmuyor ama. Yakında o da olacak.
- Arda-Mustafa Sarp değişikliğine ve bu değişiklikten sonraki kurguya anlam veremedim açıkçası. Takımda pek aksayan bir şey yoktu ve Arda da kötü oynamıyordu. Ve de Mustafa oyuna direk forvet arkası girdi, Elano arkada kaldı. İlginç bir değişiklikti. Ve yine Mustafa Sarp'ın oyuna bir katkısı olmadı. Bu duruma alıştım ben. Mustafa Sarp'ın sahada olduğu zaman on kişi oluyoruz.
- Baros kendine pozisyon yaratmayı iyi biliyor. Bence takımdaki oyun zekası en yüksek topçu o. Topu ayağında tutabilmesi ve çalım yeteneği de büyük bir artı. Bugün de golü buldu, gerçi o golde Arda ve Caner'in rolü en az kendisi kadardı. Büyük topçu vesselam Baros.
Resmi Sitede Yayınlanan Açıklama.
Değerli Galatasaraylıların ve tüm spor kamuoyunun kesinlikle bilmesi gerekiyor ki protestoları Galatasaray Yönetimi’nin yaptırdığını söylemek en yalın söylemle bir iftiradır. Bu iddiaları seslendirenleri ve bununla ilgili spekülatif haberlere imza atanları Galatasaray Spor Kulübü olarak kınıyoruz. Bu tür spekülatif düşünce içinde bulunanlardan tek bir ricamız var: Lütfen, kulübümüzü, futbol takımımızı, futbolcularımızı ve taraftarımızı kendi dünyalarınızda yarattığınız tasarımlarınızın içine çekmeyin.
Galatasaray’ı rahat bırakın.
Saygılarımızla.
Galatasaray Spor Kulübü
Şurda.
12 Nisan 2010 Pazartesi
Galatasaray-4-1-Diyarbakırspor.

Maç esnasında Şebnem Ferah konserinde ter dökmekte olduğum için maç yazısı yazamıyorum.

7 Nisan 2010 Çarşamba
Ekşi Sözlük..

Sözlükçü olmama rağmen zaman zaman Ekşi Sözlük yazarlarının entrylerine anlam veremiyorum..
Mehmet Topal başlığına bakıyoruz, son iki sayfa olumsuz eleştirilerle dolu.. Tamam bir futbolcuyu beğenmeyebilirsin, ama öyle saçma şeyler yazılı ki insanı sözlük müessesesinden soğutuyor.
Mehmet Topal ulan.. Mehmet de top oynamıyorsa kim oynuyor memlekette bu topu?
5 Nisan 2010 Pazartesi
Savaş: Sivasspor-1-1-Galatasaray.

Unutmadan: Sivasspor sanırım Amerikan Futbolu ya da Amerikan Güreşi müsabakalarını takip ediyor. Bilinçli olarak çok ve gereksiz sert oynuyor. Adamların üstüne oynuyor. Bugünkü hedefleri Mehmet Topal ve Keita'ydı. Mesut Bakkal'ı tebrik ediyorum, çalıştırdığı her takıma böyle çirkeflik aşılayabildiği için. Kendisi benim gözümde Mesut Bakkal değil Mesut Kasap'tır.
4 Nisan 2010 Pazar
Mustafa Sarp..

Sezonlar sonra orta sahasında Mustafa Sarp'sız oynayan Bursaspor şampiyonluğa koşuyor.
Sezonlardır Cihan Haspolatlı gibi, Mehmet Güven gibi topçular gören Galatasaray orta sahası bu kadar umutsuz bir vaka görmedi.
28 Mart 2010 Pazar
Galatasaray-0-1-Fenerbahçe.

Tarihe not: Galatasatay'ın 2009-2010 sezonunda ligden koptuğu, 2010-2011 sezonu Uefa Avrupa Ligi'ne gidebilme hesaplarının başladığı maç oldu.
27 Mart 2010 Cumartesi
Büyük Maç Yarın.

Yarın akşam derbi var ama Galatasaray tamamen kongreye kanalize olmuş durumda. Sanki yarın Mlada Boleslav'la baraj maçına çıkacak gibiyiz.
Belki bu durum bir stratejinin parçası olabilir. Taraftarın ilgisini biraz daha zayıf tutarak maç esnasında oluşacak gerginlik bir nebze olsun azaltılmak isteniyor olabilir. Ya takıma maç önemli değil, yenilseniz de sizleyiz ne de olsa mesajı olabilir.
Görsele gelelim, geçen sezon Sami Yen'de oynanan derbiden. Son dakikalarda ceza sahamız içinde kavgalar dönüyor, Roberto Carlos ve Lincoln olayları santra yuvarlağından kol kola izliyorlar. Bu kareyi ilk gördüğümde epey sinirim bozulmuştu, ikisine de öfkem belirmişti, ki zaten ikisini de sevmem pek.
Ama sonra düşündüm ki, bu bir maç sonuç olarak. Bak iki takımdan da en çok para kazanan adamların hiçbir şey umrunda değil.
Şimdi Carlos da Lincoln de Türkiye'de değil, Hakan Balta da Semih de takımlarının taraftarlarınca sevilen futbolcular.
Ben burdan iki takım taraftarlarını da sükunete davet ediyorum, Özhan Canaydın'ın anısına centilmen olalım bu maçta.
23 Mart 2010 Salı
21 Mart 2010 Pazar
Trabzon-1-0-Galatasaray.

Galatasaray bu defa kefeni yırtamadı. Bize maçları kazandıran o Galatasaray Ruhu bugün uzaklardaydı.
Herkes hakkında uzun uzun yazacak şeyler var elbette. Ama bazı şeyler gittikten sonra bu detayların bir önemi kalmıyor malesef. Mustafa Sarp kötü oynamış, Caner hala sol bek değilmiş, Keita iki kişinin markajı altında kalınca doğal olarak etkisiz kalmış, Barış zaten futbolcu değilmiş, ne önemi var ki. Bugün Avni Aker'de Galatasaray 2009-2010 şampiyonluğundan oldu.
Hakem yüzünden oldu bunlar demek çok yanlış ve ağır olur elbette. Ki zaten işi götürecek takım hakemi de yener, şampiyon olur. Ama bugün gördük ki hakem çok ilginç kararlara imza attı. Caner'in golünü vermedi vs. değil benim dediğim, maçın ilk yirmi dakikasında belliydi bu maçı bizim lehimize bitirmeyeceği.
Sezon başında hem iyi top oynayan hem de üç kulvarda da iddialı bir Galatasaray vardı. Şimdi hala iyi oyun var, ama üç kulvarda birden havlu atmış durumdayız. Yarın Bursa Denizli'yi yenecek, haftaya Fenerbahçe bizi yenecek, puan farkı sekize yükselecek ve biz her sezon olduğu gibi Uefa Kupası'na gitme planları yapacağız. Böyle bir görüntü var. Ama yine de -iyi niyet bende kalsın- futbolda her zaman mucizelere yer vardır.

14 Mart 2010 Pazar
Galatasaray-3-0-Ankaragücü.

8 Mart 2010 Pazartesi
2 El 2 Gol: Eskişehir-2-1-Galatasaray.

Geçen hafta harika bir Galatasaray vardı sahada. Bugün ise birbirinden kopuk on bir adam vardı. Rezil bir Ayhan, tüm iyi niyetine rağmen kötü bir Mehmet, etkisiz bir Keita, hantal bir Arda. Bunun yanında başta Caner ve Jo olmak üzere çalışan, en azından çalışmaya çalışan birkaç adam vardı. Ne bir organize atağımız olabildi, ne de ikinci yarının başına kadar net bir gol pozisyonumuz.
Derken Koray Aslan'ın sol eli devreye giriyor ve skor 1-0 oluyor. Evet savunma hatalı. Savunmanın hatalı olması Koray'ın elini ve Bülent Yıldırım'ın hatasını legal kılmaz.
Daha sonra aynı Koray her itiş-kakışta, her hakeme itirazda sahnede. Oynatmamaya oynuyor. Eskişehir'in düzgün futbol anlayışına gölge düşürüyor.
Hakemler hakkında konuşmayı sevmem, konuşanı da sevmem genelde ama Koray'ın iki pozisyondaki iki eli görülmeyecek cinsten değildi. Bülent Yıldırım gerçekten rezil bir performans sergiledi. Hatalı kararlarının büyük çoğunluğu Galatasatay alehineydi.
Sabri'nin oyuna katkısı olumsuz yöndeydi. O kadar bekledik seni Sabri, o kadar çok hata yapıyorsun ki insan, ''E niye oynatmıyosun ki Uğur'u o zaman'' diyor.
Ama ters kanatta Caner güzel bir maç çıkardı.
Arda şaşırtıcı bir biçimde çöküyor. Sergen'in kötü zamanları gibi. Ama Sergen'in kötü zamanları 29'undan sonraydı. Sanırım Sinem Kobal Arda'ya yaramıyor.
Bir diğer kötü performans da Ayhan'dan geldi. Son iki sezondur futbolunda büyük yükseliş vardı Ayhan'ın ama eski kazma günlerine dönmüş gibi.
Keita yokları oynadı. Volkan Yaman onu etkili biçimde marke etti. Gereksiz uzun süre aldı, değişikliği geç oldu.
Jo iyi bir görüntü çiziyor ama o şutlar nasıl şutlar öyle? İlginç, çok ilginç.
* * *
Şaka maka yine Eskişehir bizi salladı. Eskişehirspor takımını ve teknik heyetini tebrik ediyorum. Ama tebrik ederken de bazı ultra çirkef futbolcuları ve taraftarları tenzih ediyorum. Onlar takdire şayan insanlar değil.
Neyse ki geçtiğimiz haftalarda Fener iyi puanları kaybetti, biraz puan farkı vardı, yine cepten yiyoruz yani. Neyse önümüzdeki maçlara bakalım, sevgiler.
Edit: Eskişehir tribünlerini övmüştük burda ama maça giden Galatasaraylılar öyle demiyor. Hatta böyle diyorlar tam olarak.
28 Şubat 2010 Pazar
Bir İhtimal Daha Var O Da Şampiyonluk Mu Dersin: Galatasaray-4-1-Kasımpaşa.

27 Şubat 2010 Cumartesi
Avrupa Olmadı Çünkü..
Endüstri Olarak Futbol.

26 Şubat 2010 Cuma
ŞEREFSİZ İTALYAN BİR YERİNE KINA YAK
Penaltı noktasını gösterse Galatasaray, Atletico Madrid’i eleyecekti. Şimdi tam tersi oldu. Ziraat Türkiye Kupası’nda olduğu gibi UEFA Avrupa Ligi’nden de Galatasaray elendi. Burada Caner Abi'ye iki sözüm var; rakip ikinci yarı oyunu senin sahanda oynuyor. Arda’nın gayretiyle takımın az da olsa hücuma çıkıyor. Peki Caner abi kendini oyundan attırmak için senin agresifliğine ne demek lazım? Galatasaray’ın UEfA Avrupa Ligi’nde yoluna devam etmesini gönül isterdi. Ama zor.
Kewell, Sabri ve Baros’un sakat oluşu, bir de buna dün gece sakatlanan Elano’yu da eklersek; bu futbolcular olmayınca Galatasaray’ın oyunu keyif vermiyor. Sahadaki futbolcular hepsi güçleri yettiği kadar mücadele ediyor. Bilhassa ilk yarı Arda ve Caner girdikleri pozisyonlarda gol vuruşu yapabilselerdi yine de Galatasaray turu geçebilirdi. Atletico’nun direkten dönen bir topu ve Leo Franco’nun kurtardığı pozisyonlar da var. Ama sahadaki mücadele eden 22 futbolcuya baktığımız zaman Atletico Madrid daha ağır basıyor. Sonuçta fazla da üzülmemek lazım. Madrid iyi bir takım. Kupanın adaylarından. Sağlık olsun.
* * *
Orhun'a bu yazısı için teşekkürlerimi sunuyorum :)
25 Şubat 2010 Perşembe
Galatasaray-1-2-Atletico Madrid.

87. dakikası 88'e on dakikada bağlanan bu lanet maçtan aklımda sadece sarı kartı olmasına rağmen rakibe arkadan hoyratça bir müdehalede bulunan Caner ve ceza sahasının ağzında yürüyen rakibine basmayan Mustafa Sarp kaldı.. İyi gidiyorduk aslında, umut vardı. Ama iki sezondur böyle oluyor, saçma sapan işlerle eleniyoruz Avrupa'dan.
Kupadan elendik, şimdi Avrupa'dan da elenince benim yazacak maç sayım azaldı tabi, her kulvarda havlu atıyoruz amına koyim arkadaş.
23 Şubat 2010 Salı
Frank Rijkaard'a inananlar, destekleyenler ve yapılacak orta vadede, uzun vadede Rijkaard ve Neeskens ikilisinin olmasından yana el kaldıranlardanım.
Ancak Rijkaard'a inanmam,bağlılığı da beraberinde getirmiyor,Destekler ve inanırken eleştirebilmek, sorgulayabilmek kazanımların 'etkin' bir şekile kullanılması açısından da büyük bir önem taşıyor aslında.
Her bireyin, her olaya bakış açısı gibi futbola olan bakış açısı da farklıdır. Kimi eleştirmek için eleştirir, kime destek vermek, kimi ironileştirmek, kimi de eleştirirken güç vermek için...
Mesala benim için futbol, Galatasaray'ın Beşiktaş ya da Atletico Madrid karşısında aldığı sonuçlardan ibaret değildir, benim için futbol Antalya'da, Kayseri'de kurtarıcı olarak sarıldığınız Emre Çolak'ın en fazla ihtiyaç duyabileceğiniz Beşiktaş maçında neden ilk 18 kişilik kadroda bile olmadığını sorgulamaktır.
Ya da Frank Rijkaard'ın koca Galatasaray altyapısından bir santrfor çıkaramaması,en azından Florya'da antremanlarda denememesi, Rijkaard'ın kendini unutup, Türkiye'de başkalaşmasıdır. Ya da sizi dört sezon önce Konyaspor'a, iki sezon önce de Trabzon maçında attığı golle şampiyon yapan Aydın Yılmaz ve Serkan Çalık'ın takımdan gönderilmesidir. Her sorumda, biraz neden var. Ancak hiçbir neden, beni istediğim sonuca ulaştırmıyor ve plansız, programsız yapıyı karşıma koyuyor.
Galatasaray altyapısı sadece Türkiye'nin de değil belki de Avrupa'nın en büyük fabrikalarından biri. Üretiyor, deniyor, kullanmaya çalışıyor ve kiralıyor, satıyor. Türkiye'de oynanan profesyonel liglerin, hemen hemen tümünde Florya patentli bir futbolcu vardır. Galatasaray zorunda olmadığı halde takımların büyük bir kısmının futbolcu ihtiyacını karşılar.
Her sene Galatasaray'dan birçok futbolcu, Anadolu'nun ücra köşelerine gider, gelir, futbol mücadelesi verir. Aslında bir anlamda yaşam mücadelesi. Galatasaray, Anadolu'nun yararlandığı kadar genç oyuncularından yararlanamaz. Altyapıdaki başarı, üstyapıya gündelik projeler, başarılar, kazançlar için taşınamaz. Korkulur...
21 Şubat 2010 Pazar
Beşiktaş-1-1-Galatasaray.

19 Şubat 2010 Cuma
Acılara Tutunmak: Atletico Madrid-1-1-Galatasaray.

- Bu maç skor dışında hiçbir şeyin pek Galatasaray adına iyi gitmediği bir maçtı.
- Koca takımda maç boyunca iyi oynayan sadece Neill vardı. O da sürekli olarak riske girdi, yüreğimizi ağzımıza getirdi.
- Hakan kimi zaman hatalar yapsa da sakatlığının ardından solda yine sağlam bir görüntü çizdi.
- Keita ilk yarıda çok kötüydü. Bütün topları yedi. İkinci yarıda biraz toparlanır gibi oldu, golünü de attı ama alıştığımız Keita değil asla.
- Caner-Gio değişikliği akıl almaz bir değişiklikti. İyi oynuyordu Caner, doksan dakikayı çıkarabilirdi ama daha erken bölümlerde Caner'i oyundan almak bir intihar olabilirdi. Gio yine vasatı aşamadı. Kendisi kanat oyuncusu ama ben Galatasaray forması altında isabetli bir ortasını hatırlamıyorum.
- Mustafa Sarp çok başarısızdı. Onun yerine Barış ya da Ayhan'la başlanması yerinde olabilirdi.
- Mehmet ise Galatasaray'ın etkili isimlerinden biriydi. Atakları iyi kesti. Stoperlerin oyundan düştüğü pozisyonlarda Mehmet vardı.
- Arda ölüyor.. Santrforda olmuyor, olmuyor.. Stoperlerin arasına gömülmüş Arda bir hiç. Zaman zaman kanatlara indiğinde oyuna hareket getiriyor. Ama ilerde etkisiz.
- Franco yediği gol dışında gayet iyi bir performans gösterdi ama gol akla zarardı. Kapattığı köşeden yedi.
- Yediğimiz gol zaten olmayacak bir pozisyondu. Boş top, auta gidiyor, Caner adama biniyor, faul! E ne gerek var duran top vermeye be Caner.
1-1 bizim için gayet avantajı bir skor oldu kanısındayım. Yazıyı bir Mustafa Denizli vecizesiyle noktalamak istiyorum: ''Biz bu takıma Sami Yen'de beş atar, turu geçeriz.''
15 Şubat 2010 Pazartesi
En Azından Buradan Bakınca Böyle Görünüyor.
13 Şubat 2010 Cumartesi
ALS İçin Futbol Yazalım.

Arkadaşım Alper Kaya'nın projesi..
Kendi ağzından:
''Geliri ALS MNH Derneği'ne bağışlanacak bir kitap projesi.
Futbolu bilhassa Anadolu Futbolu'nu yazan bir çok blogger arkadaş var, düşündüm...
Hepsi olmasa da bir kısmıyla anlaşsak, kendi destekledikleri takımların dününü, bugününü, yarınını anlattıkları; neden Anadolu sorusunun cevabını sorgulayadıkları; genel manada da Anadolu futboluna değindikleri bir yazı yazsalar...
Şöyle yaklaşık 10'a sayfadan 20 blogger arkadaş destek verse bu harekete, hem bizim için şık bir anı olur hem de ALS derneği hatırlanmış olduğunu bilir, kimse için yapmıyorsak bile, ALS'den vefat eden değerli futbolcularımızın anısına bunu yapabiliriz, çok zor bir şey değil; diye düşünmekteyim ben, nacizane..''
Katkı yapabilecek herkesi bu projeyi yaymaya ve projeye katkı yapmaya davet ediyorum.
Facebook Grubu
ALS İçin Futbol Blogu
10 Şubat 2010 Çarşamba
Üçüncü Kulvar Bize Haram: Galatasaray-3-2-Antalyaspor.
Onca yıllık Galatasaray kariyerinde şu iki maçta gösterdiği performansın yarısını göstermeyen Necati Ateş'i de ayrıca tebrik ediyorum. Ama elendikten sonra Necati iyi oynamış kötü oynamış ne önemi var değil mi.
Ayrıca şu an sevimli sevimli gülümseyen Fenerbahçelilere de içten selamlarımı gönderiyorum. Ne kadar kiyifli değil mi.

6 Şubat 2010 Cumartesi
Kayserispor-0-0-Galatasaray.

3 Şubat 2010 Çarşamba
Islıklanan Adamlar.

Tutmayınca Tutmuyor İşte: Aydın Yılmaz Eskişehirspor'da.

1 Şubat 2010 Pazartesi
Denizlispor-1-2-Galatasaray.

- Lucas'ın böyle güven vermesi çok iyi.
- Caner sol bekte olmuyordu. Bugün de olmadı pek. Gerçi Gio oyuna girince ileri geçti. Maçın başında şöyle bir diziliş olsa olmaz mıydı diye düşünüyorum, sağ açıkta Arda, sağ bekte Barış, sol bekte Uğur sol açıkta Caner. Ama sonra Barış'ın yaptığı harika asisti hatırlıyorum. Ne bileyim, olabilirdi de. Hoca her zaman daha iyi bilir diye genelleyip bu maddeyi bitiriyorum.
- Elano önceden maç esnasında topla çok buluşup çok saçma hareketler yapardı. Şimdi her hareketi olumlu olmaya başladı. Bu sefer de topla buluşmuyor. İlginç.
- Defansın performansı hakkında pek bir yorumum yok ama gözüme çarpan bir şey var. Abi niye sürekli topu şişiriyosunuz ileri? Aranızda tek isabetli pas atabilen Caner. Mustafa ve Elano'yu niye dikmişler oraya? Siz pas vermediğiniz için maç boyunca boş boş gezdi adamlar, olmuyor.
- Jo bence çok iyi bir 'düz forvet'. Zeki, tekniği ve fiziği yerinde. Düz olmayı dezavantaj olarak algılamayın. Önümüzdeki maçlarda skora bol bol katkısı olacaktır.
- Gio'nun fiziksel ve mental eksikliği hissediliyor. Maç eksikliğinden elbette. Fiziğini güçlendirirse tekrar takıma çok faydası olacak gibi. Bir de sanırım şey var, bu adam çok güzel topsuz bindirme yapar, iki adamı peşine takıp gide valla. Sonra Uğur ortada Arda'yı, Emre'yi, Elano'yu görüp pasını atar, bomboş, oh. Süper.
- Mustafa Sarp bomboş gezindi durdu maç boyunca. Hakkında söyleyecek pek bir şey yok.
- Emre gayet iyi oynuyor. Emre'nin iyi oynaması çok hoşuma gidiyor benim. Altyapıdan çıkan futbolcular kendini gösterince mutlu oluyorum. Tıpkı Aydın'da Uğur'da Arda'da olduğu gibi. Bıraksalar da kornerleri frikikleri de o kullansa. Büyüsün o çocuk yıldız olsun. Bizimkiler gibi takılıp kalmasın yirmisinden Everton'a yirmi ikisinde Arsenal'e gitsin mesela. Şampiyonlar ligi kazansın falan. Kurduğum hayal bile güzel.
- Leo Franco o golü yiyince epey sövdüm kendisine. O kadar para veriyor yönetim dedim, sonra yabancı kontenjanı açılsın diye Avrupa'da oynayabilecek tek forveti gönderiyor dedim. Ayıptır dedim, gönderin gitsin bunu dedim. Sonra kaleciliği iyi bilen biri bu golün yenilecek gol olduğunu söylediği. Kalecinin yapabileceği bir şey yokmuş o golde yani. Ama hala Aykut Erçetin ve Ufuk Ceylan'ın olduğu kadroda olmasının çok gereksiz olduğunu, hatta abes olduğunu düşünüyorum. Ha tabi gün gelir önemli bir maçta insanüstü bir performans gösterir falan, fikrim değişebilir. Olabilir. Ama şu an böyle düşünüyorum.
Görüşmek üzere, önümüzdeki maçlara bakıcaz.
28 Ocak 2010 Perşembe
Hoşçakal Shabani Christophe Nonda.

Boşuna Demedik Olmasın Diye.
Öf, hiç sevmiyorum ulan bu işleri ben.

27 Ocak 2010 Çarşamba
Ankaragücü-0-0-Galatasaray.

- Yine rotasyona uğrayan kadronun iş yapmadığını gördük. Yedeklerimizin iyi olmadığı böylece bir kez daha yüzümüze vurulmuş oldu.
- Sağ iç görmeye alışkın olduğumuz Barış ve ön libero oynayan Ayhan kanatlardaydı. Mehmet Topal ve Mustafa Sarp da onbirde olunca yaratıcı futbolcu eksikliği çektik. Takımı havalandıran biri olmayınca güzel bir görüntü olmadı. Emre yetmedi tabi ki.
- Serkan geldiğinden beri, bir buçuk sezondur bir düzen yakalayamdı. Bu maçta da kötüydü. Evet önünde Sabri ve Uğur var ama bu kadar kötü olmaması gerek. Sahanın en kötüsüydü.
- Uğur'u mücadeleci özelliği kurtarıyor ama, ters kanatta çok etkisiz. Hep söyledim bunu.
- Emre Çolak iyi bir görüntü çiziyor ama bazı bazı inanılmaz toplar kaybediyor. Tecrübesizliğine veriyor ve güzel bir kariyer diliyorum kendisi için. Arda gibi olmasını istemem, çünkü Arda elindeki şansı doğru kullanamadı, şımardı ve Turkcell Süper Lig'den öteye gidecek gibi görünmüyor. Önümüzde bir tane daha örnek var altyapı çıkışlı, sanırım onun gibi olmasını kimse istemez. (bkz: emre belözoğlu)
- Şimdi Gio da gelince mutlaka bir yabancıyla sözleşme feshedilecek. Topun ağzında Kewell görünüyor. Bu beni üzen bir şey, ama konumuz o değil. Onun ardından bir riskteki isimse Nonda. Şimdi Nonda'dan bir hareket bekliyorsun, bi sahneye çıksın, bi ''Ben de varım!'' desin. Ama olmuyor, yok. Neden böyle anlamak mümkün değil. Umarım Kewell kalır. Ha Nonda'yı sevmediğim anlaşılmasın bu laflarımdan.
- Bu sıkıcı maçın tek güzel tarafı Ufuk Ceylan'ın oynaması oldu bence. Oynasın Ufuk. Önümüzdeki sezonlar için lazım.
Sevgiler.
Hoşgeldin Gio.

26 Ocak 2010 Salı
Tobi.


25 Ocak 2010 Pazartesi
Çocuğumu Keserim!
24 Ocak 2010 Pazar
Sıcak Kar: Galatasaray-1-0-Gaziantep.

- Lucas Neill hoşgelmiş, sefa getirmiş. Topu iyi taşıyor ileri. Bakalım önümüzdeki günler ne getirecek.
- Jo da iyi bir görüntü çizdi. Nonda'yı silecek gibi görünüyor. Burda Nonda hakkında bir parantez açıyoruz, abi, bu adam ölmüş. Takıma zarar. Bi türlü kaldıramyor götünü, ki ondaki göt tüm Gaziantep takımında yok. Neden 90 dakika oynadı derseniz birkaç teorim var, birincisi satacak keriz bulamazsak eğer elde patlayıp küskünleri oynamasın diye tahammül edilmiş olabilir. İkincisi, Rijkaard yönetimin gözüne sokmaya çalışıyordur belki Nonda'nın artık olmayacağını. Çünkü Rijkaard, hatırlayın, ilk devre ne olursa olsun, 3-0 mağlupken bile 4-3-3'ü bozmamıştı. Şimdi Elano iyi oynarken çıkardı, Jo'yu aldı ve çift forvete döndü. Bilemiyorum, belki de mallığına denk geldi, belki de ortak iddaa oynayıp Gaziantep'e vermişlerdi, sonra kıyamadılar falan.
- Caner ne güzel oynuyor öyle. Çok salladım adama, kazma dedim, yeteneksiz dedim. Ama yerinde bir transfer olduğunu sahada gösteriyor. Benim kazma dediğim zamanada da bekte oynuyordu zaten. Teşekkürler Caner. Bir ara, penaltı pozisyonunda, darbeyi fena aldı, kalkamayacak sandım. Aman diyim, korkutmayın.
- Uğur iyiydi bugün. Göze batan belirgin bir hatası yoktu. Bu sezon böyle maç boyunca hatasız oynadığını hatırlamıyorum. Ama karlı zeminle Uğur'u bir arada görmek ne fenaymış abi.
- Mustafa Sarp'ın gol dışında oyuna pek bir katkısı yoktu. Top çaldı-top kaybetti. Pek görünmedi maçta. Ama biz sefil faniler göremiyoruz tabi, ayağına top değmeyen ön libero görev yapıyor demektir. Çünkü görevi topa değmemek.
- Bir diğer güzel ayrıntı da Hakan Balta-Caner Erkin uyumuydu. Hakan Arda'yla Kewell'la yakalayamadığı ahenkli pasları Caner'le yakaladı. Pek de güzel oldu pek de hoş oldu. Al o yirmi ikiyi, çarp dörtle, oldu mu sana seksen sekiz.. (Devlet Bahçeli style.)
- Elano ne güzel pas veriyordu, top çalıyordu. Rijkaard'ın Nonda inadının kurbanı oldu. Elano bile iyiye gidiyor. Dikkat et bak, Elano bile iyiye gidiyor.
- Arda yine bildiğimiz gibi. Futbol denen oyun onun zekası için haddinden fazla basit ve gerek yok tabi topa hamle yapmaya falan. Top onun ayağındayken zaten güzel bir şeyler mutlaka oluyor. Zaten mutlaka skora katkısı oluyor. Niye oynasın ki? Tamam iyi de, olmaz ki böyle de hocam. Yakışmıyor.
- Barış Süper Lig'de oynayabilecek düzeyde bi futbolcu olabilir, evet, öyle de. Ama olmuyor. Futbol için uygun değil kumaşı. Sırıtıyor. Onu da severiz tabi, o da iyidir.
- Takım çok iyi yolda görünüyor. Bir de Keita'nın, Kewell'ın, Baros'un Sabri'nin döndüğünü düşünsene. Düşün bi. Nefis olacak. Zafer şarkıları söyleyeceğiz.